Türkiye’nin Lübnan Krizindeki Siyasi ve Askeri Konumu
Lübnan’ın Yapısal Krizinde Hizbullah’ın Gücü, Uluslararası
Çıkmaz ve Türkiye’nin Dengeleyici Rolü.
I. Hizbullah’ın İkili Gücüyle Felce Uğrayan Devlet
Lübnan, mezhep temelli siyasi yapının (Konfesyonel Sistem) yol açtığı kronik yönetim boşluğu, felç olan karar alma mekanizmaları ve 2019’dan bu yana derinleşen ekonomik çöküşle boğuşmaktadır.
Bu karmaşık tablonun merkezinde, hem siyasi hem de askeri alanda rakipsiz güce sahip olan Şii örgüt Hizbullah yer almaktadır.
Bu yapı, Hizbullah’ın uluslararası baskılara ve iç reform taleplerine karşı dirençli kalmasını sağlamakta ve Lübnan’ı bölgesel çatışmalara karşı son derece kırılgan hale getirmektedir.
| Hizbullah’ın Rolü | Detaylar |
| Askeri Güç (Direniş) | Lübnan ordusundan bağımsız, İran destekli bir askeri kanada sahiptir. On binlerce hassas güdümlü füze ve roket stoğuyla bölgedeki en güçlü devlet dışı aktör kabul edilir. Bu güç, örgütün ulusal siyasetteki dokunulmazlığının temelini oluşturur. |
| Siyasi Veto Yetkisi | Parlamentoda ve hükümet koalisyonlarında önemli sandalyelere sahiptir. İttifakları sayesinde, ülke için hayati kararların engellenmesinde kritik bir fiili veto yetkisini elinde tutar. |
| Sosyal Meşruiyet | Devletin zayıfladığı Şii bölgelerinde okul, hastane ve sosyal yardım ağları kurarak halk arasında derin bir meşruiyet ve siyasi destek sağlamıştır (“Devlet İçinde Devlet” modeli). |
Bu yapı, Hizbullah’ın uluslararası baskılara ve iç reform taleplerine karşı dirençli kalmasını sağlamakta ve Lübnan’ı bölgesel çatışmalara karşı son derece kırılgan hale getirmektedir.
II. Uluslararası Toplumun Şartlı Müdahalesi
Küresel aktörler, Lübnan’da doğrudan askeri bir çözümü (Hizbullah’ın silahsızlandırılması gibi) bölge çapında bir savaşa yol açma riskinden dolayı tercih etmemektedir. Müdahale, genellikle iki koldan yürütülür:
- Ekonomik Baskı ve Şartlı Kredi: Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası, Lübnan’a milyarlarca dolarlık kredi sağlamayı, ancak buna karşılık yolsuzlukla mücadele, bankacılık reformu ve kamu maliyesinin düzeltilmesi gibi hayati reformların acilen uygulanması şartına bağlamıştır. Lübnanlı siyasi elitlerin direnci, bu fonların serbest bırakılmasını engellemektedir.
- Hedefli Yaptırımlar: ABD ve Avrupa Birliği, siyasi tıkanıklıktan ve yolsuzluktan sorumlu tutulan üst düzey Lübnanlı yetkililere ve Hizbullah bağlantılı kişi/kuruluşlara yönelik mali ve seyahat yaptırımları uygulayarak baskıyı artırmayı hedeflemektedir.
III. Türkiye’nin Çok Boyutlu Konumu ve Rolü
Türkiye, Lübnan ile güçlü tarihi ve kültürel bağları (özellikle Lübnan Türkmenleri aracılığıyla) bulunan, bölgedeki jeopolitik konumu nedeniyle kilit bir dengeleyici rol oynamaktadır. Türkiye’nin Lübnan’a yaklaşımı, askeri, siyasi ve insani boyutları içermektedir:
A. Askeri ve Güvenlik Konumu
- BM Barış Gücü (UNIFIL): Türkiye, 2006 Lübnan Savaşı sonrası oluşturulan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) bünyesinde askeri varlığını sürdürmektedir. Türk askerinin görev süresi, bölgesel istikrar ve Türkiye’nin Akdeniz’deki stratejik çıkarları dikkate alınarak periyodik olarak uzatılmaktadır. Bu, Türkiye’nin bölge güvenliğine aktif katkısının somut bir göstergesidir.
- Askeri İşbirliği: Türkiye ile Lübnan arasında askeri alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği anlaşmaları bulunmaktadır.
B. Siyasi ve Diplomatik Rol
- Arabuluculuk Potansiyeli: Türkiye, bölgede Sünni ve Şii aktörlerle (özellikle Sünni gruplar ve Suriye ile ilişkiler) yürüttüğü dengeli politika nedeniyle, Lübnan’ın mezhepsel olarak bölünmüş siyasi liderleri arasında uzlaştırıcı bir rol oynama potansiyeli taşımaktadır. Eski krizlerde (2008 Doha Mutabakatı sonrası) bu potansiyelini kullanmıştır.
- Gerilimi Azaltma: Özellikle Gazze’deki 7 Ekim sonrası çatışmaların Lübnan’ın güney sınırına sıçramasıyla, Türkiye diplomatik çabalarını bölgesel savaş riskini engelleme üzerine yoğunlaştırmış, üst düzey ziyaretlerle Beyrut’a destek mesajları vermiştir.
C. İnsani ve Kalkınma Yardımları
- TİKA Faaliyetleri (Yumuşak Güç): Türkiye, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) aracılığıyla Lübnan’da hastane, okul ve altyapı projeleri de dahil olmak üzere yoğun kamu diplomasisi ve kalkınma faaliyetleri yürütmektedir. Bu insani ve kültürel destek, Türkiye’nin Lübnan halkı nezdindeki algısını güçlendirmekte ve siyasi ilişkilerine dolaylı olarak katkı sağlamaktadır.
Lübnan’ın geleceği, uluslararası toplumun şartlı mali baskısı ile içerideki siyasi elitlerin reform iradesi arasındaki dengeye bağlıdır. Türkiye ise, hem UNIFIL göreviyle askeri varlığını sürdüren hem de diplomatik ve insani kanallarla tüm mezhep gruplarıyla ilişki kurabilen nadir aktörlerden biri olarak, Lübnan’ın istikrarında kritik bir denge ve uzlaşma köprüsü kurma misyonunu taşımaktadır.
UNIFIL: Görev Tanımı ve Türkiye’nin Kritik Katkısı
UNIFIL (Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü), 1978 yılında, İsrail’in Lübnan’ın güneyini işgal etmesinin ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararıyla kurulmuş bir barış gücü misyonudur. Görv tanımı, özellikle 2006 Lübnan Savaşı sonrası kabul edilen BMGK’nin 1701 sayılı Kararı ile genişletilmiştir.
I. UNIFIL’in Temel Görev Tanımı
UNIFIL, Lübnan’ın güneyinde, özellikle İsrail ile Lübnan arasındaki Mavi Hat (sınır çizgisi) boyunca konuşlanmış olup, aşağıdaki hedeflere odaklanmıştır:
- Ateşkesin Gözetimi: Lübnan ile İsrail arasındaki düşmanlıkların durdurulmasını izlemek ve ateşkesin ihlallerini önlemek.
- Mavi Hattın İstikrarı: Mavi Hat boyunca istikrarı korumak ve iki taraf arasında gerilimi azaltmaya çalışmak.
- Lübnan Otoritesini Tesis Etme: Lübnan Silahlı Kuvvetleri’ne (LAF), UNIFIL’in konuşlandığı bölgede (Litani Nehri’nin güneyi) etkin otoritesini yeniden tesis etme konusunda yardımcı olmak.
- Silah/Mühimmat Girişini Engelleme: Lübnan Hükümeti’nin talebi üzerine, hükümetin onayı olmadan ülkeye silah veya ilgili malzemelerin yasa dışı girişini engellemesine destek olmak.
- Sivillerin Korunması: Fiziksel şiddet tehdidi altında olan sivil halkı korumaya destek sağlamak.
II. Türkiye’nin UNIFIL’e Katkısı ve Önemi
Türkiye, 2006 yılından bu yana UNIFIL misyonuna aktif olarak katkı sağlamaktadır. Türkiye’nin katkısı, misyonun ve bölgenin güvenliği açısından kritik bir role sahiptir:
1. Deniz Görev Gücü (MTF) Odaklı Katkı
- Askeri Birlik Tipi: Türkiye, UNIFIL’in kara gücünden ziyade, Deniz Görev Gücü (Maritime Task Force – MTF) birimine katkı sağlamaktadır.
- Katkı Şekli: Türk Deniz Kuvvetleri unsurları (genellikle bir korvet veya fırkateyn) ve personel (yaklaşık 90-100 personel) ile bölgede görev yapmaktadır. Türkiye, bu deniz gücüne katkı sağlayan önemli ülkelerden biridir.
- Görev: Türk birlikleri, Lübnan kara sularında devriye görevi yaparak, yasa dışı silah ve mühimmat kaçakçılığını önlemeye ve Lübnan Donanması’na eğitim vererek kapasitesini artırmaya yardımcı olmaktadır. Bu, 1701 sayılı Kararın en temel uygulama alanlarından biridir.
2. Siyasi ve Stratejik Önemi
- Mezhepsel Denge: Türkiye, UNIFIL’deki tek Müslüman askeri birliğe (kara birlikleri arasında olmasa bile deniz gücünde) sahip olmasıyla, misyonun Batılı ülkelerden ibaret algılanmasının önüne geçerek, Lübnanlı farklı mezhep grupları nezdinde meşruiyetini ve kabulünü artırmaktadır.
- Diplomatik Görünürlük: Türkiye’nin UNIFIL’e katkısı, Ankara’nın Birleşmiş Milletler sistemi içinde aktif bir barış koruyucu rol üstlendiğini göstermekte ve bölgesel ile küresel ölçekteki diplomatik görünürlüğünü artırmaktadır.
- İnsani Destek: Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurları, görev bölgelerinde sivil-asker işbirliği (CIMIC) faaliyetleri kapsamında insani yardım ve küçük çaplı kalkınma projeleri (okul/bilgisayar dershanesi vb.) gerçekleştirerek Lübnan halkıyla doğrudan temas kurmakta ve Türkiye’nin yumuşak gücünü pekiştirmektedir.
3. Görev Süresi
- Türk askerinin UNIFIL’deki görev süresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) her yıl veya son dönemde olduğu gibi 2 yıl süreyle çıkarılan Cumhurbaşkanlığı tezkereleriyle uzatılmaktadır. Bu, Türkiye’nin Lübnan ve bölge istikrarına yönelik kararlılığını gösteren hukuki ve siyasi bir süreçtir.
Türkiye’nin UNIFIL’deki varlığı, Ortadoğu’daki dış politika hedeflerine hizmet eden bir yumuşak güç ve güven inşa etme aracıdır.
| Etki Alanı | Analiz |
| Bölgesel Meşruiyet | UNIFIL, uluslararası hukuka dayanan bir BM misyonudur. Bu misyonda aktif rol almak, Türkiye’yi bölgede sorumluluk sahibi, uluslararası normlara bağlı ve barışa katkı sağlayan bir aktör olarak konumlandırır. Bu durum, Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri nezdindeki diplomatik ağırlığını artırır. |
| Dengeleyici Rolün Vurgulanması | Lübnan, mezhepsel ve siyasi olarak Sünni, Şii (İran destekli Hizbullah), Hristiyan ve Dürzi gruplara bölünmüştür. UNIFIL’de yer alan tek Müslüman birlik olarak Türkiye, misyonun tarafsızlığını güçlendirir ve Sünni topluluklar ile derin tarihi bağlarını (Osmanlı mirası) canlandırarak, sadece tek bir mezhebe değil, Lübnan’ın tüm kesimlerine hitap eden bir ülke imajı çizer. |
| Askeri Görünürlük ve Güvenlik | UNIFIL Deniz Görev Gücü’ndeki (MTF) varlık, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki denizcilik kapasitesini ve stratejik ilgi alanını somutlaştırır. Aynı zamanda, Türkiye’nin bölgedeki diğer askeri üsleri (Katar gibi) ile birlikte, Ankara’nın bölgesel güvenlik mimarisindeki merkezi rolünü pekiştirir. |
Suriye ile İlişkilere Etkisi: İkili Bir Kısıtlama ve Manevra Alanı
Türkiye-Lübnan ilişkileri, tarihsel olarak doğrudan Türkiye-Suriye ilişkilerinin seyrine bağlı olmuştur. UNIFIL katılımı, bu dinamikte hem bir kısıtlama hem de bir denge unsuru yaratmıştır:
| Dönem | Suriye İlişkileri Durumu | UNIFIL ve Lübnan’a Etkisi |
| 2000’lerin Başı (Yakınlaşma) | Türkiye, Beşşar Esad yönetimiyle vize muafiyeti ve ticari anlaşmalarla yakınlaşmıştır. | Suriye ile gerginliğin azalması, Türkiye’nin Lübnan’da rahat hareket etmesini ve ilişkilerini çok boyutlu (ticaret, kültür, siyaset) olarak geliştirmesini sağlamıştır. |
| 2011 Sonrası (Arap Baharı ve İç Savaş) | Türkiye, Esad rejimine karşı muhalifleri desteklemiş, ilişkiler hızla bozulmuş ve diplomatik kanallar kapanmıştır. | Suriye’nin Lübnan siyaseti (özellikle Hizbullah ve müttefikleri üzerindeki etkisi) aracılığıyla Lübnan’daki Türk manevra alanı ciddi şekilde kısıtlanmıştır. Ankara’nın bölgedeki etki kurma çabaları (TİKA ve insani yardımlar) Lübnan’daki Hizbullah yanlısı çevreler tarafından daha şüpheli karşılanmıştır. |
| Günümüz (UNIFIL ve Bölgesel Çatışma) | Türkiye, Suriye rejimiyle normalleşme (istihbarat ve diplomatik) çabalarını sürdürmekte ve Suriye sınırında güvenlik operasyonlarını devam ettirmektedir. | UNIFIL’deki varlık, Türkiye’ye İsrail-Hizbullah çatışması karşısında resmi bir BM şemsiyesi altında bulunma avantajı sağlar. Bu, Türkiye’nin Lübnan’daki barış ve istikrar çağrılarının sadece siyasi değil, aynı zamanda askeri bir angajmanla desteklendiği anlamına gelir. Türkiye, UNIFIL aracılığıyla bir yandan Batı ile, diğer yandan da (Lübnan üzerinden) İran’ın ve Suriye rejiminin müttefiki olan Hizbullah ile dolaylı bir iletişim ve gerilim azaltma kanalı korumuş olur. |
UNIFIL’deki Türk katkısı, Türkiye’nin Ortadoğu’daki politikasının özeti gibidir: Uluslararası bir çerçevede kalarak Batı ile işbirliğini sürdürmek, ancak aynı zamanda tarihi ve kültürel bağları kullanarak tüm bölgesel aktörler (Sünni, Şii, Hristiyan, seküler) nezdinde etki yaratmaya çalışmak. Bu denge, Suriye krizinin yarattığı kutuplaşmanın gölgesinde dahi Lübnan’daki diplomatik ve askeri varlığı güvence altına almaktadır.
Türkiye’nin TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) aracılığıyla Lübnan’da yürüttüğü insani yardım ve kalkınma projeleri, Türkiye’nin Ortadoğu’daki yumuşak gücünün en somut ve etkili araçlarından biridir. Bu faaliyetlerin Lübnan kamuoyundaki etkisi ve siyasi dengeye hizmeti, Ankara’nın bölgedeki uzun vadeli stratejisine kritik katkılar sağlamaktadır.
TİKA Faaliyetlerinin Siyasi Dengeye Katkısı
Türkiye, UNIFIL’deki askeri katkısını, TİKA’nın sivil ve insani projeleriyle dengeleyerek, Lübnan’da sadece bir güvenlik sağlayıcı değil, aynı zamanda bir kalkınma ortağı ve tarihi dost olarak algılanmayı amaçlamaktadır.
I. Lübnan Kamuoyundaki Olumlu Etkisi
TİKA’nın projeleri, doğrudan halkın yaşam kalitesini iyileştirmeye odaklandığı için, yerel kamuoyunda genellikle olumlu karşılanmakta ve Türkiye’ye yönelik sempatiyi artırmaktadır:
- Temel Hizmetlere Odaklanma: Lübnan’ın ekonomik kriz nedeniyle sağlık, eğitim ve altyapı hizmetlerinde büyük aksaklıklar yaşaması, TİKA’nın bu alanlardaki (okul onarımları, hastanelere tıbbi malzeme desteği, mesleki eğitim merkezleri) projelerinin değerini artırmaktadır.
- Kültürel ve Tarihi Bağların Güçlendirilmesi: TİKA, Lübnan’daki ortak Osmanlı mirasına ait eserlerin (örneğin Sultan II. Abdülhamid Sebili) restorasyonunu yaparak, Türkiye ile Lübnan halkları arasındaki tarihi ve kültürel bağları görünür kılmakta ve bu ilişkinin sadece siyasi değil, kültürel temellere dayandığı mesajını vermektedir.
- Mültecilere Erişim: TİKA, yalnızca Lübnan vatandaşlarına değil, aynı zamanda Filistinli ve Suriyeli mülteci kamplarındaki eğitim ve sağlık merkezlerine de destek sağlayarak, Türkiye’nin bölgedeki insani krizlere yönelik tarafsız ve kapsayıcı yaklaşımını göstermektedir.
II. Siyasi Dengeye ve Nüfuz Alanına Hizmeti
Lübnan’ın karmaşık mezhepsel yapısında, TİKA faaliyetleri, Türkiye’nin diplomatik manevra alanını genişleten ve geleneksel dış politika zorluklarını aşmasına yardımcı olan kilit bir rol oynar:
| Hizmet Edilen Siyasi Hedef | TİKA’nın Rolü |
| Mezhepsel Ayrımcılığın Önlenmesi | TİKA, projelerini özellikle belli bir mezhep grubuna değil, ihtiyaç duyan tüm bölgelere ve topluluklara (Sünni, Şii, Hristiyan, Dürzi) yaymaya özen gösterir. Bu kapsayıcılık, Türkiye’nin Lübnan siyasetindeki mezhep çatışmalarından uzak duran, dengeleyici bir güç olarak algılanmasına hizmet eder. |
| Yumuşak Güç ile Nüfuz Kazanma | Türkiye, Hizbullah’ın askeri ve siyasi nüfuzunun güçlü olduğu bölgelerde dahi, insani ve kalkınma odaklı projelerle yerel halkın desteğini kazanabilir. Bu durum, sert siyasi çekişmelerin ötesinde, halk nezdinde doğrudan etki yaratma imkanı tanır. |
| Diplomatik Kapı Açma | TİKA projeleri, Türkiye’nin Lübnan’daki farklı siyasi fraksiyonlar ve yerel yönetimlerle (belediyeler, bakanlıklar) iş birliği yapmasını gerektirir. Bu teknik işbirlikleri, siyasi kriz dönemlerinde bile diplomatik iletişim kanallarının açık tutulmasına yardımcı olur. |
| Türkmen Topluluğunun Desteklenmesi | Lübnan’daki Türkmen azınlığa yönelik destekler (eğitim ve altyapı), Türkiye’nin sadece uluslararası bir misyonu değil, aynı zamanda tarihi ve etnik bağlarını da koruduğunu ve bölgedeki kültürel varlığını pekiştirdiğini gösterir. |
Türkiye’nin TİKA aracılığıyla Lübnan’da yürüttüğü insani ve kalkınma faaliyetleri, sadece yardım faaliyetleri olmanın ötesindedir. Bunlar, Lübnan’ın kırılgan iç dengelerini anlayan, ülkenin çok sesli yapısına saygı duyan ve bu dengeyi bozmadan tüm taraflarla ilişki kurabilen bir Türk dış politikası stratejisinin temel direğidir. Bu sayede Türkiye, bölgede sadece askeri kararlılıkla değil, aynı zamanda insaniyet odaklı yaklaşımla da uzun soluklu bir etki alanı inşa etmektedir.

