Sansür Gölgesinde Haber Alma Hakkı: YouTube’un Siyasi İçerik Kısıtlamaları ve Ulusal Egemenlik
Türkiye’de ve dünyada, gücü elinde tutanların rahatını kaçıran, derin yolsuzlukları ve usulsüzlükleri ortaya çıkaran cesur gazetecilerin hedef alınması ne ilk ne de son olacaktır. Ancak, bu son olay, bir dijital platformun, milyonlarca insana ulaşma potansiyeli olan bir gazetecinin sesini bu denli keyfi bir kararla kısmakta ne kadar pervasız olabildiğini açıkça göstermektedir.
YouTube platformunun, Türkiye’den yayın yapan Cesur Haber ve Gökhan Gülmez Haber sayfalarının Gazze ve İsrail’in Sumud İnsani yardım Filosuna yaptığı saldırıları ile ilgili haber videolarını yayınlaması nedeniyle video yükleme ve canlı yayın erişimlerini kısıtlaması ve canlı yayın yapmasını engellemesi YouTube platformunun, evrensel haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü üzerindeki ticari ve ideolojik gölgesini bir kez daha gözler önüne serdi.
Dijital Alanda Kısıtlanan Özgürlük
Sosyal medya devlerinin, özellikle de YouTube gibi küresel erişime sahip platformların, içerik denetimi adı altında uyguladığı kısıtlamalar, ne yazık ki sıkça çifte standart ve siyasi yönelim eleştirilerine maruz kalmaktadır.
Platformun “Topluluk Kuralları” veya “Yanlış Bilgilendirme Politikaları” gibi genel geçer ifadelerle savunduğu bu kısıtlamalar, özellikle büyük jeopolitik çatışma ve kriz anlarında, tek bir tarafın anlatısını güçlendirmeye hizmet eden bir araç olarak algılanmaktadır.
Bu bağlamda, Cesur Haber ve Gökhan Gülmez Haber‘e uygulanan kısıtlamalar, kullanıcıların ifadelerine göre, Gazze’deki insani dramı ve uluslararası güç dengelerinin bu konudaki tutumunu sorgulayan, yani yaygın Batı medyasının çizdiği çerçevenin dışındaki yayınlar yapıldığı için gelmiştir.
Ticari bir kuruluş olan YouTube
Ticari bir kuruluş olan YouTube’un, kârını ve küresel pazar konumunu korumak adına, kendi düşünce ve fikirlerine paralel olmayan yayınlara karşı sistematik bir sansür mekanizması işletmesi, platformun iddia ettiği tarafsızlık ilkesini zedelemektedir.
Türk medyasında Siyonist ve Batılı güçlerin gerçek yüzlerini ortaya koyan yayınlar yapan kanalların hedef alınması, bu algıyı daha da pekiştirmiş ve platformun “Siyonist Haçlıların” tezlerine hizmet ettiği yönündeki güçlü iddiaları ortaya çıkarmıştır.
Ulusal Egemenlik ve Dijital Mecraların Denetimi
Yaşanan bu hadise, bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanmasının yanı sıra, bir ülkenin ulusal egemenlik alanındaki bilgi akışının yabancı bir ticari kuruluş tarafından keyfi kararlarla denetlenebilmesi gibi ciddi bir sorunu da işaret etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında olan, ulusal çıkarları ve vicdanı önceliklendiren basın-haber kanallarının sistematik olarak erişiminin kısıtlanması, yalnızca ifade özgürlüğünün değil, aynı zamanda kamuoyunun doğru ve dengeli bilgilendirilme hakkının da tehlikeye atılmasıdır.
Artık mesele, bireysel bir kanalın kapatılmasının ötesine geçmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi toplumsal ve siyasi değerlerine sahip çıkan medya organlarının uluslararası platformlar tarafından önyargılı ve ideolojik temellere dayanan uygulamalarla susturulmasına kayıtsız kalamaz.
YouTube ve benzeri küresel dijital platformlar, sadece birer teknoloji şirketi değil, aynı zamanda ulusal kamuoyunu şekillendiren devasa medya kuruluşları olarak görülmeli ve buna uygun şekilde denetlenmelidir.
Çözüm Yolu: Hukuki ve Teknolojik Önlemler
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bu ve benzeri olaylara karşı acilen kapsamlı adımlar atması gerekmektedir:
- Hukuki Mercek Altına Alma: YouTube ve benzeri platformların Türkiye’deki faaliyetleri, haber alma hakkı ve ifade özgürlüğü açısından titizlikle incelenmelidir. Ticari bir şirketin, uluslararası alanda kabul görmüş temel hakları sınırlama yetkisi ve sınırları net bir şekilde belirlenmelidir. Haksız kısıtlamalarda uygulanacak caydırıcı hukuki ve idari yaptırımlar düzenlenmelidir.
Alternatif Dijital Platformları Destekleme: Ulusal değerlere saygılı, adil ve şeffaf içerik politikalarına sahip yerli veya uluslararası alternatif dijital platformların geliştirilmesi ve desteklenmesi, tekelleşmenin önüne geçmek için hayati öneme sahiptir.- Uluslararası İş Birliği: Türkiye, bu tür sistematik sansür uygulamalarıyla mücadele etmek için diğer egemen devletlerle iş birliği yaparak, küresel dijital platformların denetimine yönelik uluslararası standartlar oluşturulmasına öncülük etmelidir.
Sonuç olarak, dijital çağın getirdiği bu yeni meydan okumaya karşı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve tüm özgürlük savunucularının, haber alma hakkını ticari tekellerin ve ideolojik dayatmaların insafına bırakmayacak kararlı bir duruş sergilemesi zorunludur. Gerçeğin çok sesliliğini susturmaya çalışan her eyleme karşı, demokratik ve hukuki yollarla mücadele etmek, yalnızca bugünün değil, geleceğin özgür toplumlarının da teminatı olacaktır.
Değerli Kamuoyu,
Sözde Demokrasi, Gerçekte Sansür: Gökhan Gülmez’in Susturulması Kabul Edilemez!
Araştırmacı Gazeteci Gökhan Gülmez’in, YouTube platformunda canlı yayın yapmasının engellenmesini ve video paylaşımlarının durdurulmasını şiddetle kınıyor ve bu durumu, medya özgürlüğüne indirilmiş ağır bir darbe olarak nitelendiriyoruz.
Türkiye’de ve dünyada, gücü elinde tutanların rahatını kaçıran, derin yolsuzlukları ve usulsüzlükleri ortaya çıkaran cesur gazetecilerin hedef alınması ne ilk ne de son olacaktır. Ancak, bu son olay, bir dijital platformun, milyonlarca insana ulaşma potansiyeli olan bir gazetecinin sesini bu denli keyfi bir kararla kısmakta ne kadar pervasız olabildiğini açıkça göstermektedir.
YouTube Yönetimine Soruyoruz: Cesur Gerçekler Neden Bu Kadar Rahatsız Edici?
Gülmez’in yayınları, daima somut verilere, belgelere ve titiz araştırmalara dayanmıştır. Peki, bu kararın arkasında yatan “gerekçe” nedir ? Hangi kural ihlali, bir gazetecinin tüm yayın mecrasını kapatmayı meşrulaştırabilir ? Eğer bu platform, evrensel ifade özgürlüğü ilkelerine gerçekten bağlıysa, neden eleştirel bir sesi, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını hiçe sayarak susturmaktadır?
Yoksa Gülmez’in ifşaatları, platformun arkasındaki küresel veya yerel çıkar çevrelerini mi ciddi anlamda tehdit etmiştir?
Bu engelleme kararı, sadece Gökhan Gülmez’e yönelik bir sansür değil, aynı zamanda halkın haber alma özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Demokrasinin temel direği olan basının, hele ki araştırmacı gazeteciliğin, bu denli kolaylıkla susturulabildiği bir ortamda, ne şeffaflıktan ne de hesap verebilirlikten söz edilebilir.
Artık Yeter! Dijital Sansür Duvarlarını Derhal Yıkın!
YouTube yönetimini derhal bu utanç verici, keyfi ve anti-demokratik karardan geri dönmeye ve Gökhan Gülmez’in yayın haklarını eksiksiz iade etmeye çağırıyoruz. Unutulmamalıdır ki, dijital platformlar, ifade özgürlüğünün önündeki yeni sansür mekanizmaları haline gelirse, kamuoyu bu duruma sessiz kalmayacaktır.
Bu kararın takipçisi olacağımızı ve gazetecilik onurunu ayaklar altına alan bu tür uygulamalara karşı sonuna kadar mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygıyla/öfkeyle bildiririz.


