Site Rengi

Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
Smiley face

İstanbulun gözdesi Prens adaları.Cin Adaları,Halka Adaları ve Keşiş Adaları gibi çeşitli isimlerle anılmıştır.

05.04.2022
277
A+
A-
İstanbulun gözdesi Prens adaları.Cin Adaları,Halka Adaları ve Keşiş Adaları gibi çeşitli isimlerle anılmıştır.

Prens Adaları, “Cin Adaları”,“Halka Adaları” ve “Keşiş Adaları” gibi çeşitli isimlerle anılmıştır.

Prens Adaları, “Cin Adaları”,“Halka Adaları” ve “Keşiş Adaları” gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Fakat Prens Adaları ismi,Bizans İmparatorluğu döneminden bugüne kadar kullanılmaktadır. Bu ismin verilmesinin sebebi, Bizans İmparatorluğu döneminde, bazı prens ve hükümdarların, buraya sürgün edilmesi ve ömürlerinin sonuna kadar burada işkenceye maruz bırakılmalarıdır (Adalar Belediyesi-Tarih: Prens Adaları, 2012). Prens Adaları’nın bu amaç için seçilmesi büyük ihtimalle o dönemlerdeki ulaşım zorluğu ve eksikliğinden kaynaklanmaktadır. O dönemlerde,Prens Adaları’na ulaşım ilkel botlarla sağlanmakta ve uygun olmayan hava koşullarında çeşitli trajediler meydana gelmekteydi. Adalara ilk feribot seferi 1861’de yapılmış olup bu tarihten 14 yıl sonra 1875 tarihinde Fevaidi Osmaniye isimli ilk feribot şirketi kurulmuştur

Prens Adaları

İstanbulun gözdesi Prens adaları

İstanbulun gözdesi Prens adaları

Türkiye’de Adalar olarak bilinen İstanbul Adaları Marmara Denizi’nin Asya kıyısında, Boğaz’ın güney ucunun güney doğusunda yer alan takımadalardır. Adalar, antik Bizans’ın Konstantinopolis’i, Boğaz’ın büyük metropolü İstanbul’un deniz kenarı mahalleleri olagelmişlerdir. Takımadalar dokuz adadan oluşuyor, ancak beşi dışındakiler küçüktür ve üzerlerinde kalıcı yerleşim yoktur. Haliç ve Boğaz girişinde bulunan İstanbul vapur iskelelerine, en yakındaki onbeş, en uzaktaki yirmi altı kilometre uzaklıkta bulunmalarına rağmen, İstanbul’dan gerek görüntü gerekse atmosfer açısından çok daha uzakta gibi görünüyorlar.

Dokuz Ada

Havadan Adalar ve İstanbul

İstanbul’a en yakındaki ada Kınalıada (Proti), sonra Burgazada (Antigoni), Heybeliada (Halki), son olarak da Adalar arasında en büyük ve en kalabalık olan Büyükada (Prinkipo). Vapurlar yaz aylarında Sedefadası’na (Anterovithos) da uğramaktadır. Kaşıkadası’nda (Pide-Pitta) yazın az da olsa ikamet edenler var, ama Tavşanadası (Niandros), Yassıada (Plati) ve Sivriada’da (Oksia) yerleşim yoktur.

 

 

Büyükada (Prinkipo)

Büyükada, Rumca adıyla Prinkipo; Prens Adalarının en büyüğü ve en güzelidir. Birçok insanın ziyaret ederek gezip gördüğü tek ada budur ve en gözde yazlık mekanlardan biridir. 5,4 km2’lik yüzölçümüyle Büyükada, diğer üç ana adanın toplamından daha büyüktür. Aynı zamanda Adalar’ın, nüfus bakımından en yoğun olanıdır da. Yıl boyunca ortalama 6.500 civarında seyreden nüfus, yazları 40.000’e ulaşır.Büyükada

Ada, kuzey uçtan güneye uca yaklaşık 4,3 km., doğudan batıya ise ortalama 1,3 km.’dir. İki yüksek tepesi vardır: kuzeyde 164 m. yüksekliğindeki İsa (Hristos) Tepesi ile güneyde, Rumlarca Hagios Georgios (Aziz Georgios) olarak anılan, 202 m. yüksekliğindeki Yüce Tepe. Yüce Tepe aynı zamanda Ada’nın en yüksek zirvesini oluşturur.

Ada’nın kuzeyinin büyük bölümü yapılarla doludur; güneyin ileri kesimlerine ise sevimli çam koruları ve diğer ağaçlardan oluşan ormanlar, denize dalan vahşi uçurumlar ve kumlu, ıssız sahiller hakimdir.

Heybeliada (Halki)

Heybeliada2,35 km2’lik yüzölçümüyle Heybeliada, ikinci en büyük adadır. Yıl içindeki ortalama nüfus 5,500 civarındayken, bu sayı yazları 30,000 dolaylarına kadar yükselir. Ada’nın Rumca adı olan ve “bakır” anlamına gelen Halki, adada antik dönemlerde işletilen bakır madenlerinden gelir; Aristoteles bu çalışmalardan söz eder. Ada, Türkçe’deki Heybeli adını ise, tepelerinin ve bu tepelerin arasından geçen vadilerinin “heybe”yi andıran şeklinden dolayı almıştır. Ada’nın başlıca tepeleri arasında, daha önce Papaz Dağı (85 m.) olarak bilinen ve adanın kuzeyinden yer alan Ümit Tepesi, merkezde bulunan Değirmen Tepesi (136 m.) ve Köy Tepesi (128 m.) ile güneybatıdaki Baltacıoğlu Tepesi (98 m) yer alır. Kasabanın en önemli bölümü kuzeydoğu sahilidir; ada evleri, Ümit Tepesi, Değirmen Tepesi ve Köy Tepesi ile bunların arasındaki vadilere sıra sıra dağılmış durumdadır.

Burgazada (Antigoni)

BurgazadaBurgazada, 1,5 km2’lik alanı ile takımadalar içerisindeki en büyük üçüncü adadır. Yıl boyunca ortalama 1500 kişi civarında olan nüfus yaz aylarında 15000’e yükselir. İlkçağlarda ada Panormos olarak bilinirken, Bizans döneminde “Antigoni” ismini aldı. Bu ad, Yunanlılar tarafından hala kullanılmaktadır. Yunanca bir kelime olan ve “kule” anlamına gelen “pyrgos”, Evliya Çelebi ve 19. yüzyıl öncesinde yaşamış diğer gezginler tarafından bahsedilen ve Ada’nın zirvesinde yer alan bir gözetleme kulesinden gelmektedir. Türkler tarafından kullanılan Burgaz ismi ise “pyrgos”un zamanla şekil değiştirmesiyle oluşmuştur. 1794 senesinde Cosimo Comidas tarafından yapılan gravürde de bu gözetleme kulesi adanın zirvesinde yer alır. Bu gravürde Ada, bir meyve bahçesi ve tepenin yamacında yer alan iki ya da üç ekili araziden ibaret görünmektedir.

Ada’nın tek tepesi olan ve Hristos Tepesi (İsa Tepesi) olarak da bilinen Bayraktepe, Adanın ortasında yer alır ve 170 metre yüksekliğindedir. Köyün merkezi Ada’nın kuzeydoğu kıyısında olup, yerleşim buradan kuzey kıyısının yüksek kesimlerine kadar yayılmaktadır. Sahil yolu denizden yükselen sarp kayalıklarıyla pek de imkan tanımayan güney kıyısı hariç, adanın her yerine ulaşır.

Kınalıada (Proti)

Kınalıada1,356 kilometre kare büyüklüğündeki ada, dört büyük ada içinde en küçüğü. Ada, adını doğusunda denize dik duran kumtaşı uçurumlarının renginden alıyor. Rumlar adaya “Proti” ya da şehre en yakın ada olduğu için “Birinci” diyor. Kınalıada’nın kuzeydoğuda Çınar Tepesi (115 metre), merkezde Teşrifiye Tepesi (110 m.) ve güneyde Manastır Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır. Ada nüfusu kışın en fazla 300 kişi civarındayken yazın 15.000’e kadar çıkıyor. Köy Ada’nın kuzey ve doğu kısmında, üç tepenin yamaçlarına eğimli olarak yayılmıştır. Köy merkezi, diğer üç büyük adada da olduğu gibi, kuzeydoğu kıyısında bulunan vapur iskelesidir. Deniz otobüsleri için yapılan yeni iskele ise güneydeki vapur iskelesinin hemen yanındadır.

Sedefadası (Antirovithos)

SedefadasıRumca ismi “Antirovithos” olan Sedefadası, Büyükada’nın merkezinden yaklaşık 1200 metre doğuda yer almaktadır. Sedef, bu bölgedeki beşinci en büyük ada olup; boyutları 680’e 250 m., deniz seviyesine gore en yüksek noktası ise 55 metredir. Ada’nın ismi söylentilere göre sedef taşından ya da burada çokça bulunan bir bitki olan sedefotudan gelmektedir. Ada sakinleri ya da onların misafirleri dışında adayı ziyarete gelenlerin villaların bulunduğu bölgeye girişi yasak olsa da, iskele üzerinde bulunan lokanta ve iskelenin sağ tarafına doğru, kıyı boyunca uzanan çakıllı bir plaj ziyaretçilere açıktır. Ada’nın en güzel yeri selvi ve çam ağaçlarının yanında daha pek çok başka ağaç çeşidi ile bezenmiş doğu kıyısında kalan bölümüdür.

Sivriada (Oxia) ve Yassıada (Plati)

SivriadaSivriada ve Yassıada, takımadalarda bulunan diğer adaların batısında, Boğaziçi girişinin 16 ile 17 km. güneyinde ve Asya kıyılarının 15 km. açığında kalmaktadır. Başlıca adaların herhangi birinden kiralayabileceğiniz deniz motorları aracılığıyla bu adalara ulaşım sağlayabilirsiniz.

Sivriada’nın Rumca adı “Oxia”, Yassıada’nınki “Plati”dir. Yassıada’nın yaklaşık iki km. kuzeybatısında kalan Sivriada, bu ikisi arasında en küçük ada olmasına karşın; Yassıada’nın zirvesinin iki katından daha yüksek bir zirveye sahip olması nedeni ile, diğerine oranla göze daha çok çarpmaktadır.

YassıadaTürkçe ve Rumca isimleri de bu farklılıklarını betimleyici özellikte ve her iki durumda da aynı anlama gelmektedir: Sivri-Oxia “sivri uçlu” anlamına gelirken, Yassı-Plati “düz-yassı” anlamına gelmektedir. Yassıada, aynı zamanda “Hayırsızada” olarak da bilinir ve bu isim bir kısım yerli halk tarafından hala kullanılmaktadır.

 

 

Tavşanadası (Neandros)

TavşanadasıRumca ismi “Neandros” olan Tavşanadası Büyükada’nın güney ucundan 2 km. açıkta yer almaktadır. Buradaki iskeleden kiralanabilen deniz motorları aracılığıyla Tavşanadası’na ulaşım sağlanabilir. 10.000 metrekarelik alanıyla burası Kaşıkadası’ndan sonra bölgedeki en küçük adadır. Adanın deniz seviyesinden en yüksek olan noktası ise 40 m.’dir. Adalar içerisinde, İstanbul’a en uzak olanıdır. Ada’nın en güzel bölümü, kayalıklarına adeta bir nöbetçi gibi tünemiş çok sayıda karakabak kuşu ve martısı ile denize dimdik uzanan sarp kayalıklardan oluşan güney kıyısıdır.

Vordonos Adası (Vordonosi)

Kınalıada ve Asya kıyısının ortasında Vordonos kayalıkları vardır. Kayalıklar yaklaşık 1000 yıl önce “Vordonos” adlı ve kimi zaman takımadaların bir parçası olarak gösterilen ufacık bir adadan bugüne ulaşan kalıntılardır. Çok küçük olmasına rağmen, bu adada patrik Photius tarafından 9. yy.’ın ikinci yarısında kurulmuş bir Bizans manastırına ev sahipliği yapmıştır. Manastıra ait kalıntılar su altındadır ve Ada’nın diğer tek abidesi olan deniz feneri görülmektedir.

Adali OlmakGONZALO: Bu ada benim elimde olsaydı efendim,
ANTONIO: Üzerinde yabani ot yetiştirirdi.
SEBASTIAN: Veya dikenli çalılar.
GONZALO: Kral olsaydım burada ne yapardım bilir misiniz?
SEBASTIAN: Şarap olmadığı için sarhoşluktan kurtulurdu.
GONZALO: Ülkemde apayrı bir yolda Yürütürdüm her şeyi; alım-satımın hiçbir türlüsüne İzin vermezdim; resmi dairelerin adı bile olmazdı. Okumak diye bir şey bilinmezdi; varlık, yokluk. Adam kullanmak gibi şeyler; sözleşme, miras. Toprak, tarla, bağ tapusu olmazdı; Maden, buğday, şarap, kullanılmazdı; İş diye bir şey bilinmezdi; bütün erkekler Bütün kadınlar aylak, ama tertemiz, suçsuz; Kimse kimsenin efendisi olmazdı.

Shakespeare,
Fırtına

Sükunet

Adalar’da az sayıda kamu taşıtının dışında, motorlu taşıt kullanımı yasak. Burgazada, Heybeliada ve Büyükada’daki tek ulaşım aracı fayton, Kınalıada’da ise yürümek ya da bisiklete binmekten başka seçeneğiniz yok.

Doğa

Vermekten hiç bıkmayan doğa, başkenti sadece Boğaz’la ve Haliç’le değil küçük takımadalar Adalar’la da çeşitlendirmiştir. Ischia ve Capri Napoli için neyse, Heybeliada, Büyükada ve kardeş adaları Konstantinopolis için daha fazladır.”

Mayıs ve Haziran aylarında Adalar’ın güzelliğini anlatmaya sözcükler yetmez. Tepeler çam ormanlarıyla kaplı ve dolambaçlı kıyılar sessiz ve gölgeli koylarla oyulmuş. Nereye bakarsanız başka bir güzellikle karşılaşıyorsunuz.

Edwin Grosvenor -1895

Adalar'da GünbatımıÇok ötede sahilde deniz, kızıl bir demet gibi alev alevdi. Garip bir önseziyle ayrıntıları tek tek belleğime işlemişim. Bu görünümü yelkenleri uçuk sarı bir kotra süslemişti bir ara. Sonra o kotra alev alev deniz parçasından çıktı, bir mavilikte kayboldu.

Renkler son defa tutuşuyor, güneş son defa yakıyordu. Bahçe içindeki köşkler son ışıklarla parlayarak, daha çok şekerlemeci vitrinlerindeki sahte, göstermelik pastalara benziyordu. Bahçelerin duvarları alçak ve ak kireç badanaydı. Ada’nın tepelere çıkan yokuşlarında mimoza, gülibrişim ağaçları, gürleşmiş hatmiler garip bir hülya sağanağı yaratmıştı. Tümü de o hafif esintiye bırakmıştı sarı, soluk pembe, beyaz ve mor çiçeklerini.”

Selim İleri,
Hayal ve Istırap

Güneş şimdi daha da alçaldı,
 martılar gaklayıp deli gibi bağırışıyorlar, karabataklar sudan çıkıp yaş kanatlarını deli gibi çırpıyorlar, hız almak için. Az ileride Sivriada’nın kara kayalarına vuran dalgalar dışında deniz hâlâ sakin.

Sivri’ye kürek çekiyoruz ve kayığı çakıl taşlı kıyıya çıkartıyoruz. (…) Küçük koyda, son bir mor ışık kendinden geçercesine dans ediyor. Ardından hava kararıyor. Yassıada’nın deniz feneri çalışmaya başlıyor ve her iki dakikada bir parlak bir ışık saçıyor. Bir yelkenli, yelken açmış, öteden geçiyor.

Başlangıç olarak denizkestanelerini höpürdetiyoruz. Karayan, ateşin çevresindeki taşların üzerine bir teneke koyuyor, balıkları yağ ve sarımsakla ovalıyor, taze rezeneyi karınlarına dolduruyor ve onları kızgın tenekenin üzerine koyuyor. Kuvvetli bir cızırtı duyuluyor.

Joachim Sartorius,
Prens Adaları

Münzevi Hayat, Ulaşılmazlık

Dağ tepesinde tam bir münzevi hayatı yaşadığım için bizim evin müsafireti şehir ziyaretlerine benzemez. Binaenaleyh bazı izahata lüzum görüyorum: Hanenin asıl kapısı garp cihetindedir; fakat keçilerin bile zor çıkacakları sarp bir mevkide olduğu için burası bir zincir ile daima kilitli durur. Şark tarafında bir kümes kapısı açtık, oradan girip çıkıyoruz. Lâkin üzerinde ne halka vardır, ne tokmak… Ne çan, ne çıngırak… Yerden iri bir taş almalı, kefareti budur diye aşındırıncaya kadar tak tak çok kuvvetli vurmalı. Çünkü içeride ilk gümgümlere koşacak kadar hassas kulaklı insan yoktur. Bazı zâirler duyuramadan dönüyorlar; merdümgirizliğim hasebiyle bu iptidai sağır kapının çok faydasını görüyorum.”

Hüseyin Rahmi’nin Refik Ahmet Sevengil’e mektubundan

Gezinti

Adalar'da GezintiBir gün hava sıcaktı, beş yaşındaki kızım Rüya ile adada kalıyorduk, sonra at arabasıyla gezmeye çıktık. Ben arabaya ters oturdum, kızım da benim karşıma. Yüzü gidiş yönünde. Ağaçlı çiçekli bahçeler arasından geçtik, alçak duvarlar, ahşap evler, bostanlar. Araba tıkı- tıkı ilerlerken beş yaşındaki kızımın yüzüne bakıyordum, yüzündeki ifadeye, dünyada ne gördüğüne…

Şeyler, eşyalar, ağaçlar duvarlar, afişler, yazılar, sokaklar, kediler. Asfalt. Sıcak. Sıcak mı sıcak.

Ormandan geçtik, ama orası bile serin değildi. İçinden bir sıcak çıkıyordu sanki. Atlar yokuş dikleştikçe yavaşladılar. Ağustosböceklerini duyuyorduk. Araba iyice yavaşlamış, yol sanki çamlarla daralmıştı ki birden bir manzara gördük. ‘Brrrs’ dedi arabacı, atları durdurdu: ‘Dinlensinler’ dedi.

Durup manzaraya baktık… Yanımız hemen uçurumdu. Aşağıda kayalar, deniz; bir buğunun içinde öteki adalar.

Orhan Pamuk,
Öteki Renkler

Sürgün

Kınalıada Sürgün

IV. Romanus Diyojen (tks 1067-71) 1071’de Malazgirt Savaşı’nda Selçukluların bozgununa uğradıktan sonra görevden alındı. Varisi VII. Mikhail Doucas (1071-8) Romanus’un gözlerini oydurdu ve onu Kınalıada’daki Başkalaşım Manastırı’na sürgüne yolladı. 4 Ağustos 1072’de orada öldü.

Yaşam

11 Ağustos 2005, Perşembe, 06.35
İnce uzun ahşap bir balkondan İstanbul.

25 Haziran, 07.00 suları
Işık mı uyandırdı bu sabah, martıların çılgın koro çalışması mı; çıkaramadım.

19 Temmuz, 07.30
Biri öğle sonrası, öbürü akşam iki yürüyüş, gariptir ve doğaldır, iki adayı, iki adanın doğurduğu iç izlenimleri teraziye yüklememize yol açtı.

3 Eylül, 07.00
Sonunda kaldık, dönüşü bu akşama erteleyerek – iyi ki öyle yapmışız: Azan romatizma ağrım bir yana, nefis bir gün daha geçirmiş olduk adada.

14 Ekim, 07.50
Ada = Isola. Sonunda, adalılara kaldı ada.

Enis Batur,
Ada Defterleri

Müzik

Geç kaldığı bir gecenin sabahında karısı Heybeliada’daki evinden Ahmet Rasim’i uğurlarken, “Sakın geç kalma erken gel, artık tahammül edemiyorum, bu gece gün batmadan gel,” diye rica etmiş. Ahmet Rasim de Ada vapurunda karısının bu sitemini bir şarkı güftesi yapmış ve dostu Tatyos Efendi de şu unutulmaz şarkıyı bestelemiştir:

“Bu akşam gün batarken gel. Sakın geç kalma erken gel. Tahammül kalmadı artık. Sakın geç kalma erken gel”

Şiir

Sahilinden geçecek olsanız Kumkapı’nın
a) leziz bir balık yemeyi düşlersiniz
b) deniz üstünde yürüyüp gitmek istersiniz Adalar’a
c) yaşam ne çabuk geçti diye düşünürsünüz
d) hatırlarsınız beş lira borcunuz olduğunu Agop’a

Zahrad

Günbatımı

Gün BatımıKars’taki çocuk bu şarkıyı kimden duydu; nereden, ne zaman öğrendi, bilmiyorum…

Fakat üzerinden yarım yüzyıl ve bir on yıl daha geçmişken de, evimizin bulunduğu Halit Paşa Caddesi’yle Atatürk Caddesi’nin kesiştiği bir noktada bugün de yerli yerinde duran Birlik Kulübü’nün, geniş, betondan dökülmüş pencere eşiğine oturarak ve batan güneşe karşı ‘Ada Sahillerinde Bekliyorum…’ şarkısını gözlerim yaşararak mırıldandığımı bugünmüş gibi anımsıyorum…

Şarkıda beni duygulandıran şey neydi? Bugün de sevdiğim ezgisi mi? Dokunaklı sözleri mi? O koskocaman ve rengi kırmızıdan pembeye açılarak sönen akşam güneşi mi?

Ataol Behramoğlu,
Benim Prens Adalarım

Anılar

Çok sıcak bir yaz günü, korkunç sıcak bir gündü, evde uyuyamadım. Bahçede tahta kanepeler var, hemen o kanepelerden birine gittim. Bir de gördüm ki başka bir kanepede babam uzanmış, belli ki o da uyuyamamış. ‘Sen misin kız?’ dedi, ‘Gel uzan sen de’. Bir kanepede ben, diğerinde babam. Birlikte yıldızları izledik. Babam yıldızlardan bahsetmeye başladı, onların Farsça adlarını söyledi, yollarını anlattı uzun uzun.”

Ela Güntekin’in Anılarından

Serbestlik

Benim çocukluğumda İstanbul’un zaten nispeten serbest yerlerinden biri olan Büyükada’nın Nizam Caddesi de en şık ve en alafranga semti sayılırdı. Bu yol üstünde, sahiplerinin isimleri o devirde ağızlardan düşmeyen ve gazetelerden eksik olmayan yerli ve yabancı birçok zenginin küçük, büyük bahçeler içinde ve birbirinden daha süslü, daha gösterişli köşkleri sıralanırdı. Öyle ki, bunların önünden geçerken cadde sanki gittikçe hem daha nazlı, hem daha rahat bir kıvama erişirdi.”

Abdülhak Şinasi Hisar,
Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği

Haz

Mor SalkımNihayet Burgaz’da bir ev tuttuk, gittik. Ev, eski biçim, geniş sofalı, mor salkımlı, bahçesi gül, hanımeli kaplı bir yerdi. Orada hayat benim için tamamen değişti. Adeta Beşiktaş’taki evde yaşıyor gibi olurdum. Dik bir sırtın üstünde idi. Önü denize kadar çamlık, aşağısı kumluk, pencerelerinin önünden mavi denize bakar dururdum.

Oraya hasta gittim, orada yalnız maddi değil manevi muvazenemi de buldum. Hilkatin insanlara tabiat sayesinde verdiği güzellik ve günlük hazlar içerisinde yaşadım. Sabahleyin çocuklar dadıları ile ben de aşçıyı da alarak eşeklere binip tepedeki çamlığa çıkıyor, akşama kadar orada yiyor, içiyor, yaşıyordum.”

İKLİM

Adalar İklim - Kar

Adalar genel olarak İstanbul’dan daha yumuşak bir iklime sahiptirler. Yazları, Adalar’ın sıcaklığı gündüz en yüksek 28°C, gece en düşük 20°C arasında değişir. Yazın gökyüzü genellikle açık olsa da Ağustos’un ortalarından itibaren ara sıra yağış görülebilir. Yazın Marmara Denizi’nin sıcaklığı 22°C civarındadır.

Eylül ve ekim Adalar’ın en güzel aylarıdır. Eylül ayının ikinci yarısında ortalama sıcaklık 25°C’ye kadar düşer ve hafif yağış görülür.

Kış aylarında (aralıktan marta kadar), sert kuzey rüzgarları sıcaklığı düşürebilir, ama güneşli kış günleri dışarıda dolaşmak için birebirdir.

Nisan ve mayısta adalar sıcaklığın 18 ve 22°C arasında değiştiği bir yeşillik cennetine dönüşür.

Kalpazankaya, Burgazadası

Adalar’ın Doğası

Adaların Doğası

Adalar’ın Bitki Örtüsü

Adalar’da Akdeniz ve Karadeniz iklim özellikleri ve bitki örtüsü bir arada görülür. Bugün Adalar’ın yerleşim yerleri dışındaki bitki örtüsü kızılçam (pinus brutia) ve Akdeniz’e özgü maki topluluklarıdır. Yerleşim yerlerinde ve bahçelerde ise egzotik bitkiler hakimdir. Kızılçamın Adalar’ın doğal bitkisi olup olmadığı tartışmalıdır. 19. yüzyıla ait fotoğraflarda Adalar’ın bazı bölgeleri ağaçsız olmakla birlikte kızılçam koruları da görülür. MÖ. 2. ve 1. yüzyıllarda yaşayan Artemidorus, Büyükada’dan “Pityodes” (Çamlık) diye söz eder.

Makiler

Maki Akdeniz iklim tipinin karakteristik bitki topluluğudur. Değişik isimler altında gruplanır. Örneğin boylu maki ya da bodur maki isimleri alabildiği gibi, egemen tür hangisi ise o isimle de anılabilir.

Egzotik Bitkiler

Adaların Doğası

Adalar’ın tümünde, yerleşim bölgelerindeki bahçe, park ve yol kenarlarında egzotik (yabancıl) bitkiler göze çarpar. Özellikle tarihi villaların ve köşklerin bahçelerinde son derece ilginç türleriyle dikkat çekerler. Adalar’da, Anadolu’nun ve Uzakdoğu’nun mistik havasını temsil eden bitkilerin yanı sıra, Güney Amerika’ya, Japonya’ya özgü birçok bitki görülür.

Türkiye’nin coğrafi konumu ve iş turizmine olan ihtiyacı İstanbul gibi metropol şehirler için önemli imkânlar sunmaktadır. Ayrıca, İstanbul bölgesinde, kültür, sağlık, yat ve bazı spor turizmi gibi diğer turizm çeşitliliklerinin potansiyelleri oldukça dikkat çekmektedir.
İstanbul, özellikle son zamanlarda organizasyon, toplantı ve kongre alanında adından bir hayli söz ettirmektedir. Etkinlik ve kongre turizmi 1996 yılında gerçekleşen Habitat Kongresi ile bir dönüm noktası yaşamış ve böylesine küresel bazda gerçekleştirilen bir kongre sayesinde ulusal ve uluslararası birçok yatırımcı ve katılımcının dikkatlerini üzerine çekmiştir.
Yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezi olarak görülen Adaların, özel etkinlikler ve butik toplantılar için var olan potansiyeli göz ardı edilmiş olsa bile Prens Adaları, bu amaçlar doğrultusunda hazırlanabilir ve geliştirilebilir. Prens Adaları yaz
dönemlerinde tam kapasiteyle hatta kapasitesinin üzerinde hizmet vermektedir ancak söz konusu kapasite farklı turizm aktiviteleri sayesinde geliştirilerek yılın diğer aylarına da yayılabilir. Böylece ölü sezon tabirine sebep olan “Seasonality” problemi minimum düzeye indirgenebilir.
Bu sebeple, bu araştırma çalışması, Prens Adaları’nın butik toplantılar ve özel etkinlikler bazında potansiyelini araştırmak üzere ele alınmıştır. Özellikle, destinasyonun mevcut durumu, tedarik zinciri bakımından ele alınmış ve destinasyonun bu tarz bir turizm aktivitesi için kapasitesi belirlenmeye çalışılmıştır.
 ALAN TARAMASI
Destinasyon; sektörel ilişkilerin, ticari hareketin ve aktivitelerin geleneksel üretimtüketim ikilemiyle çekişme içinde olduğu fiziksel veya hayali bir bölgede yer alan kuruluşlar ve paydaşlar topluluğudur (Saraniemi & Kylänen, 2010, s. 3). Destinasyon; farklı teklifleri ve ikramları yaratmak için bir araya gelen turizm sisteminin temel elementi olarak tarif edilebilir.
Böylesine özel bir yer ancak onun nitelik ve özellikleriyle yaratılabilir. (Rimmington & Kozak, 1999). İklim, çevrebilim, kültür ve geleneksel mimari, bir destinasyonun en temel özellikleridir. Oteller, yemek hizmetleri, ulaşım ve eğlence gibi hizmetlerin yanında bir önceki cümlede bahsi geçen temel özelliklerin geliştirilmesi ise destinasyonların ikincil özellikleridir. (Rimmington & Kozak, 1999). Bu özellikler birleştirildiğinde bir destinasyonun çekiciliğini artmaktadır. Globalleşme ve liberalleşme süreçleri sonunda, birçok turizm aktivitesi ve sayısız destinasyon, sürekli artan bir rekabet anlayışıyla gelişmektedir. Son zamanlarda, yeni ve alternatif turizm çeşitleri ve formları ortaya çıkmaktadır. Artık, birçok insan, kişisel ve özel ilgilerine hitap eden butik konaklama seçeneklerini, kültürel mirası ve yerel kültürleri tanımak gibi yabancısı oldukları deneyimleri yaşamak istiyorlar. Buna paralel olarak, etkinlik turizmi, an be an daha da küreselleşen iş dünyasının dikkatini üzerine çekmektedir. Son on yılda, organizasyon sektörü, kendi kapasitesini ve potansiyelini oldukça arttırmıştır. Sonuç olarak, destinasyonların, etkinlik turizmine olan ihtiyacı gün yüzüne çıkmıştır (Dickson & Arcodia, 2010).
Etkinlik turizminin tanımı ise ihtilaflı bir konudur. Bu konuda birden fazla tanım mevcuttur. En temel tanımlarından bir tanesi ise, “sosyal ortamda vuku bulan önemli bir toplanma veya aktivite – bir olay” (Allen, 2002, s. IV) olarak tanımlanabilir. Turizm sektörü açısından ise organizasyon, planlı bir aktivite olarak akla gelir. “Mekânsal-geçici bir olgudur.
Mekân, insanlar, tasarım faktörleri ve programlarını da içeren yönetim sistemleri arasındaki iletişim özelliği açısından benzersizdir.” (Rimmington & Kozak, 1999, s. 275). Planlı organizasyonların oluşturulması, benzersiz olmasına ve dikkatle oluşturulmuş bazı faktörlerin arasındaki etkileşime bağlıdır. Genel anlamda turizm ve etkinlik turizmi arasında heterojen bir
ilişki mevcuttur ve etkinlikler, genellikle turizm gelişiminin içeriğindeki temel madde olarak tanımlanır. Bu tip organizasyonlar, destinasyona ziyaretçi çekmektedirler. (Dickson & Arcodia, 2010). Diğer bir deyişle, turizm ve etkinlik turizmi arasında ciddi bir ilişki olup turizmin gelişmesinin etkinlik endüstrisine pozitif yönde fayda sağladığına inanılmaktadır.
Fuar, sergi, gala, kongre ve kutlama gibi planlı durumlar için “etkinlik” terimi hayati önem taşımaktadır. Ayrıca, bir organizasyon, içerisinde birbiriyle bağlantılı olan birçok etmen barındırır (Sperstad & Cecil, 2011). Bir etkinliğin, tarih, yer, konaklama gibi kıstasları uygulama tarihinden önce belirlenmektedir. Planlı bir organizasyon ile ilgili bilgiler
katılımcılarla ve kamuoyuna önceden aktarılmaktadır. (Getz D. , 1997). Ek olarak, “etkinlikorganizasyon” terimi, içinde özel kutlamaları ve ritüelleri barındıran belirli bir tarih olarak da tanımlanabilir (Goldblatt, 2005).Amaçları bakımından organizasyonlar, iş ve sosyal amaçlı organizasyonlar ve toplantılar olarak sınıflandırılabilir. Konferanslar, sempozyumlar ve yönetim kurulu toplantıları gibi ev sahipliği yapılan toplantıların amacı; katılımcıları eğitmek, motive etmek,onlara ilham vermek ve sosyal çevre sağlamaktır. Yani, bu tür toplantılar, katılımcılar için yeni ve farklı bilgiler sunarken, özel bir anlam ifade ederler (Beloviene, Kinderis,Williamson, Ivanov, & Ortin, 2011). İş toplantılarının amacı ise katılımcıların organizasyon
içindeki motivasyonlarını arttırmaktır. Satış eğitimleri, ürün lansmanları, müşteri etkinlikleri,teşvik gezileri/ödülleri ve tasvip etme programları bunlara örnek olarak gösterilebilir (Beloviene, Kinderis, Williamson, Ivanov, & Ortin, 2011). Bunun aksine, evlilik, anma merasimleri ve belirli camia toplantıları gibi sosyal organizasyonlar daha çok kutlama ve eğlenceye odaklanmaktadır. Bu organizasyonların temel amacı, katılımcıların tatminine odaklı olarak katılımcıların eğlenmesidir. (Beloviene, Kinderis, Williamson, Ivanov, & Ortin,2011). Ayrıca, iş amaçlı organizasyonlar, firmanın iş akışının düzene sokulması için önemli görülmektedir. Öte yandan, toplantılar, iş organizasyonlarıyla aynı görülmemektedir; çünkü
toplantılar, firmalar-şirketler için değer yaratmaktadır. Toplantılar, yönetim kurulu toplantıları gibi daha küçük ve daha net hedefleri olan birleşmeler olarak tanımlanabilir. Toplantılar,katılımcı sayısı, süresi, programı, organizasyon öncesi iletişimi ve program dinamikleri bakımından farklıdırlar (Krugman & Wright, 2007).
Butik toplantılar ve özel etkinlikler, son zamanlarda gündeme gelen bir diğer organizasyon tipidir. Sosyal etkinlikler, iş organizasyonları ve toplantılarının alt başlığı olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, küçük toplantıların hazırlık ve uygulama süreçleri konferans gibi uzun soluklu organizasyonlara göre daha kısadır. Bu tür toplantılar, daha az formalite ve
planlama gerektirebilir (Meetings and Conference Venues, 2013).
Özel etkinlikleri sadece bir tanımla tanımlamak maalesef mümkün değildir. Bazıları,özel etkinlikleri, günlük hayatın sıradan aktivitelerinden farklı olan faaliyetler olarak nitelendirir. Doğum günü partileri, yıldönümü kutlamaları ve evlilik gibi aktiviteler buna örnek teşkil edebilirler. Farklı organizasyon çeşitleri içinde ise özel etkinlikler, bir kere veya belirsiz aralıklarla normal programın ve akışın dışında meydana gelen organizasyonlar olarak tanımlanırlar (Beloviene, Kinderis, Williamson, Ivanov, & Ortin, 2011). Başka bir tabirle,“bir grup insanın aydınlanmak, kutlama yapmak, eğlenmek gibi amaçlarla dinlenme, kültürel,kişisel ve örgütsel hedefleri doğrultusunda günlük rutinlerinden sıyrılması sonucu ortaya çıkan bir gerçektir” (Beloviene, Kinderis, Williamson, Ivanov, & Ortin, 2011, s. 8). Özel etkinliklerin sınıflandırılması ise; dinlence, kültürel, kişisel ve örgütsel faaliyetler olarak yapılabilir (Beloviene, Kinderis, Williamson, Ivanov, & Ortin, 2011).
Özel etkinlikler, sosyal ve kültürel anlamda birçok deneyim sunmaktadır (Beloviene,Kinderis, Williamson, Ivanov, & Ortin, 2011). “Bu tür etkinlikler ev sahibi bölge için genellikle çok kıymetlidir, çünkü etkinlikler katılımcıları doğrudan kendine çeker ve aynı zamanda dolaylı olarak genel ziyaretçi potansiyelini arttırırken bölgenin profilini ve prestijini geliştirir.” (Dimou & Soteriades, 2011, s. 331).Organizasyon içinde, toplantıların etkilerini ölçümlemek de ayrıca büyük önem taşır.
Toplantılar, format ve içeriğin iyi oluşturulmasıyla, paydaşlar arasında dikkate şayan bir değer yaratma, katılımcı davranışlarını değiştirme ve güçlendirme potansiyeline sahiptir (Sperstad & Cecil, 2011).
Bir destinasyonun, kongre ve toplantı alanında başarılı operasyonlar ortaya
çıkarmasının sırrı; diğer paydaşlar, kurum ve kuruluşlar arasındaki sürekli gelişen ve korunan
güçlü bir iletişimdir. Organizasyon sektöründe; farklı oluşumlar, kurum ve kuruluşlar
arasındaki iletişim bazında, işbirliği, kaynak paylaşımı, yenilik ve bölgesel gelişim önemli bir rol oynar (Mackellar, 2006).
Ulusal ve uluslararası etkinlikler, ev sahibi ülkenin turizm altyapısı açısından kendisini geliştirmesine olanak sağlar. Henüz gelişmekte olan bölgeler, zayıf olan altyapıları yüzünden düşük olan rekabet güçlerini telafi etmeye çalışırlar. Bu sebeple, bu destinasyonlar, farklı imkânlar ve ikramlar yardımıyla turistlerin dikkatine çekmeye çalışırlar. Bu imkânlar ve ikramlar; konaklama kalitesi, düşük giriş ücretleri, düşük seyahat maliyetleri, dinlence ve gece hayatı etkinlikleri olarak örneklendirilebilir (Wong, 2011). Destinasyonların bu tip özellikleri, organizatörler ve bölgenin karar mercileri tarafından dikkate alınırlar.
Destinasyon özellikleri, çekici motivasyon unsurları (pull motivation factors) olarak tanımlanır. Etkinlik turizmi açısından bu faktörler; minimum seyahat maliyeti, yüksek derecede ulaşılabilirlik, eğlence ve diğer destinasyon özellikleridir (Wong, 2011). Bu yüzden,destinasyonun temel özellikleri, etkinlik turizmi için tamamlayıcı ve hatta temel etmenler olarak karşımıza çıkar. Ekonomik kriz dünya genelinde istenmeyen bir durum olarak görülse de aynı şeyi etkinlik turizmi alanında yeni gelişmekte olan ülkeler için söylemek oldukça zordur, çünkü düşük seyahat ve organizasyon maliyetleri bu ülkeler için bir avantajdır. Sonuç olarak, bu destinasyonlar gelişmiş olanlara nazaran uygun fiyat ve kaliteli hizmetleriyle rekabet avantajı kazanmaktadırlar (Wong, 2011).Öte yandan, etkinlik destinasyonun pazarlaması, önemli bir diğer konudur. Bu durumda, destinasyonlar iş seyahati yapan kişileri çekmek için bazı fonksiyonları kullanarak çeşitli stratejiler geliştirmelidir. Bu fonksiyonlar şöyle listelenebilir:

 Pazar ve sektör içinde toplantı ve ziyaretçiler için çekici bir destinasyon imajı
geliştirmek
 Kamu sektörü ve özel sektör arasında koordinasyon kurmak
 Toplantı ve etkinlik organizatörleriyle beraber hareket etmek
 Ziyaretçilerin merak ve isteklerine cevap verecek bilgiler sunmak
 Sektör için liderlik sağlamak (Getz, Anderson, & Sheehan, 1998)
Etkinlik turizm endüstrisinde, başarıya giden yolda “Etkinlik Destinasyonu
Pazarlaması” bazı hedefler ve amaçlar belirler. Bu hedefler şöyle tanımlanabilir:
 Düşük sezonlarda ziyaretçi çekmek
 Kalış süresini ve yerel otellerde, restoranlarda, alışveriş ve cazibe merkezlerinde
yapılan turist harcamalarını artırmak
 Farkındalık ve olumlu destinasyon imajı yaratmak
 Katılımcı üyelere müşterek promosyonlar sağlamak
 Yerel halkın para kazanmasına yardımcı olmak
 Altyapı düzenlemelerine ve geliştirilmesine katkı sağlamak
 Mevcut imkân ve olanakların etkili şekilde kullanmaya katkı sağlamak (Getz,Anderson, & Sheehan, 1998) Wang ve Lee’ ye göre (2011) konferanslar için seyahat eden turistler destinasyonlardaki ulaşım ve yiyecek-içecek olanaklarına daha çok dikkat etmekte, hatta destinasyondan çok konaklama, eğlence ve alışveriş imkânlarıyla ilgilenmektedir. Bu nedenle,konferanslar için seyahat eden turistler, diğer tip turistlerin aksine ulaşım ve yiyecek-içecek ile ilgili ürünler için daha çok harcama yapmaktadır. Sonuç olarak, etkinlik turizmi bölgeleri bu bilgilerden faydalanmalı, rahat ulaşım ve seyahat imkânlarının yanı sıra özellikle değişik dünya mutfaklarından çeşitli yiyecek-içecek olanakları sunabilmelidir.
İş organizasyonları ve konferanslar için seyahat eden turistler, gezi veya ziyaret sürecinin her aşamasını planlayamayabilirler. Genellikle, harcamalarını da planlamazlar, fakat her durumda konferans takviminin öncesi, süresi ve sonrasında beslenme ve ulaşım için bir şekilde harcama yaparlar. Bazen, bölgeye özgü hatıra, hediyelik eşya veya ziynet eşyası da satın alırlar (Wang & Lee, 2011). Sonuç olarak, herhangi bir etkinlik turizmi destinasyonu,turizm altyapısını güçlendirmek ve farklı turizm aktiviteleri geliştirmek için güçlü bir iletişim ağı oluşturmalı, yeniliklere, işbirliğine ve kaynak kullanımına önem vermelidir.
İş adamları veya iş için seyahat eden insanlar; hava ulaşımı kolaylığı, otel ve hizmet kalitesi, otel ve konferans salonların uygunluğu ve erişilebilirliği, ücret, ev sahibi-yerel toplumun tavır ve davranışları, bölgenin coğrafi konumu, güvenlik, misafirperverlik restoran olanakları ve çeşitliliği turizm özellikleri ve çekiciliği ve ulaşım imkânları gibi destinasyonlar
için kilit konumdaki özellikleri dikkate alırlar. Bu özellikler içinde, bu tip turizm çeşidi için iki tanesi çok önemlidir: otel-servis kalitesi ve toplantı salonu imkânları. Ayrıca, etkinlik turizmi destinasyonları; ulaşılabilirlik, yerel destek, konaklama, konferans ve toplantı imkânları ve bölgeyle alakalı bilgi paylaşımı gibi bazı temel özelliklere sahip olmalıdır.
Dahası, etkinlik turizmi bölgeleri, hükümet ve devlet desteği olmadan düşünülemez.Hükümetler ve devletler destinasyonlardaki etkinlik turizmi potansiyelini geliştirmek için ulusal ve uluslararası promosyonlarla destinasyona yardım etmelidir.
Destinasyonlardaki toplantı salonları, kamu alanları, bölgeye veya bölgeler arası ulaşım, sağlık hizmetleri, oteller ve restoranlar gibi fiziksel özelliklerin yanında güvenlik,servis kalitesi ve yerel halkın etkinlik turizmine karşı turumu gibi fiziksel olmayan özelliklerde dikkate alınmalıdır (McGurgan, Robson, & Samen, 2010) Alan taraması esnasında, etkinlik ve toplantı turizminin etkileriyle ilgili ihtilaflı konularla karşılaşılmıştır. Etkileri bakımından etkinlikler; paydaşlar, yerel halk, ekonomi ve
endüstri üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere sahip olabilir (Dimou & Soteriades, 2011).
Etkinlik turizmi, bölge için daha güçlü bir turizm imajı yaratarak, rekabet gücü sağlayarak ve iş imkânı yaratıp işsizliğe katkı sağlamak gibi ekonomik bağlantıları güçlendirerek bölgeye katkı sağlayabilir (Wang & Lee, 2011). Etkinlikler, iş gücü ve iş olanakları bazında ekonomi üzerinde önemli bir tesire sahiptir. Dahası, etkinlikler, bölgesel yatırımları tetikler ve bölgesel
ekonomiye gelir sağlayarak kamusal mali politikaları etkiler (Wang & Lee, 2011).
Etkinlikler, olumlu bölge imajı yaratma ve farkındalığı arttırma konusunda da etkilidir.Turizmde hedeflenen pazara hitap edebilmek için “Özel Etkinlikler” önemli ve tesirli araçlardır. Uzun vadede, ev sahibi bölgenin turizm piyasasındaki farkındalığını zenginleştirir (Wang & Lee, 2011). Potansiyel somut faydaların yanı sıra etkinlikler, bölgesel kimlik, imaj
ve bölgesel onur gibi soyut avantajlar sunarlar (Wang & Lee, 2011). Diğer bir deyişle,etkinlikler, toplumlar arası güçlü bağlar oluşturarak, sosyal ve kültürel kimliği güçlendirirler.Öte yandan, etkinliklerin, maliyetleri ve olumsuz etkileri de mevcuttur. Bölge için olumlu etkilerin ve iş imkânlarının yanında, organizasyon maliyetleri önemli bir rol oynar. Ev sahibi topluma mal olan orantısız maliyet dağılımı gibi finansal maliyetlerin yanı sıra,gürültü, trafik sorunları ve yerel yaşam tarzının bozulması gibi bazı sosyal problemler ve maliyetler ortaya çıkmaktadır (Wang & Lee, 2011).
Bir sonraki bölümde, etkinlik turizmi için seçilen bölge (destinasyon) analiz edilecektir.
Prens Adaları:
Prens adaları; Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada, Sedef adası, Yassıada,Kaşıkadası, Sivriada ve Neandros olarak adlandırılan dokuz küçük adadan oluşmaktadır;ancak, coğrafi konumları ve İstanbul’a olan uzaklıkları sebebiyle yukarıda belirtilen ilk beş ada daha çok tanınmıştır ve yerleşime müsaittir (Kocal, 2001).
Prens Adalarının tarihi, 8. yüzyılda Bizans manastırlarının inşasıyla başlamış,(Farsakoğlu, 2013, s. 6) ve birçok tarihi olaya tanıklık ederek devam etmiştir. Tarih boyunca,Adalar farklı hükümdarlar tarafından ele geçirilmiştir. Tarihçilere göre, Prens Adaları’nda ilk savaş M.Ö. 311 yılında Dimitrios Poliorkites, Lisimokhas ve Kosandros arasında Çanakkale’yi (Dardanelles) geri almak amacıyla yapılmıştır. Bu savaşlar ve fetihler, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethi ile son bulmuştur (Adalar Belediyesi-Tarih:Prens Adaları, 2012). M.Ö. 311 ve M.S. 1453 yılları arasında, Prens Adaları, “Cin Adaları”,“Halka Adaları” ve “Keşiş Adaları” gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Fakat Prens Adaları ismi,Bizans İmparatorluğu döneminden bugüne kadar kullanılmaktadır. Bu ismin verilmesinin sebebi, Bizans İmparatorluğu döneminde, bazı prens ve hükümdarların, buraya sürgün edilmesi ve ömürlerinin sonuna kadar burada işkenceye maruz bırakılmalarıdır (Adalar Belediyesi-Tarih: Prens Adaları, 2012). Prens Adaları’nın bu amaç için seçilmesi büyük ihtimalle o dönemlerdeki ulaşım zorluğu ve eksikliğinden kaynaklanmaktadır. O dönemlerde,Prens Adaları’na ulaşım ilkel botlarla sağlanmakta ve uygun olmayan hava koşullarında
çeşitli trajediler meydana gelmekteydi. Adalara ilk feribot seferi 1861’de yapılmış olup bu tarihten 14 yıl sonra 1875 tarihinde Fevaidi Osmaniye isimli ilk feribot şirketi kurulmuştur (Türker, 2003). Bugün, adalara ulaşım Şehir Hatları Vapurları, IDO, Turyol ve Dentur’un Kadıköy, Kartal, Maltepe, Bostancı, Kabataş, Beşiktaş ve Eminönü’nden kalkan tarifeli seferleriyle sağlanmaktadır. Yaz dönemi boyunca, ulaşım hizmetlerine olan talep maksimum seviyededir. Ancak, özellikle belirtilmelidir ki kış aylarında, ulaşım konusunda ciddi zorluklar ve problemlerle karşılaşılabilmektedir (Adalar Belediyesi-Ulaşım: Prens Adaları, 2012).
Tarihsel geçmişinin gücü ve yoğunluğu sebebiyle, adalarda sayısız tarihi ve mimari yapıt,yapı ve eser bulunmaktadır. “Mimari Miras Envanteri” projesi kapsamında adalarda tescilli 1707, korunma altına alınması için önerilen/tespit edilen ise hâlihazırda 206 yapı bulunmaktadır (Farsakoğlu, 2013, s. 16).Adaların nüfusu göz önüne alındığında, tarih boyunca devam eden bir dalgalanma dikkat çekmektedir. 17. yy ’da Evliya Çelebi, Adalar nüfusunu 200 olarak belirtmiştir (Kocal,2001). Ancak, aynı yüzyılın ortalarında, Levanten’ler veba gibi epidemik salgınlardan korunmak için Prens Adaları’na göç etmiştir. Daha sonraki yıllarda da adalara olan göç çeşitli politik, sosyal ve ekonomik sebeplerden dolayı dalgalanmalar göstermiştir. Örneğin, Prens
Adaları’nın genel nüfusu 16.814 iken, bu sayı 1960 yılında 19.834’e yükselmiştir. Bunun aksine, 2000 yılında düşüş göstermiş ve 17.760’a gerilemiştir. Adalar Belediyesi’nden ve 2012 Nüfus sayımından edinilen bilgilere göre, adaların bugünkü toplam nüfusu 13.883’tür.Fakat bu yoğunluk yaz dönemlerinde oldukça artmaktadır. Adalar Belediyesi, toplam nüfusu,yazlıkçı ve yerleşik nüfus olarak iki grupta tarif etmektedir (Nüfus Durumu, 2012).
Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada ve Sedef Adalarının yerleşik nüfusu yaklaşık olarak 20.000 civarındadır ancak yaz aylarında bu sayı, yazlıkçılar ve günübirlik turistlerle birlikte yüzbinlere ulaşmaktadır (Uzun, Yener, Koç, & Yeşil, 2012, s. 1359).
Adalardan söz ederken, orada yaşayan halkın dini ve etnik kökenleri dolayısıyla,bölgedeki harmoniden bahsetmemek imkânsızdır. Her ne kadar son zamanlarda baskın çoğunlukta değişim gözlense de, Adalar, hoşgörünün merkezlerinden birisidir adeta.
İstatistikler karşılaştırıldığında, 1890 yılında % 47,7 olan Rum Ortodoks oranı, 1914 yılında %78,6’ya yükselmiş ve aynı yıl bölgedeki Müslüman oranı %14,2 olarak hesaplanmıştır(Kerem, 2008, s. 43). Ancak 2002’de yapılan istatistiklerde ise, Müslüman yoğunluğu % 88,7 ile baskın duruma geçerken, Hristiyan nüfusu %2,4’e gerilemiştir (Koç , 2012, s. 73) . Nüfus
içindeki bu heterojen yapı ve bir harmoni içinde yaşayan topluluk; kültür, yaşam tarzı,ritüeller ve değişik bakış açılarının çeşitliliği sayesinde turizm için büyük bir avantajsağlamaktadır. Nevruz, Arevakal, Ramazan ve Muharrem ayı etkinlikleri, Yılbaşı, Paskalya gibi kutlamalar, Prens Adaları’nda yaşayanların yanı sıra yerli ve yabancı turistler tarafından birlik, beraberlik ve barış içinde kutlanmaktadır. Böylesine hoşgörülü yaklaşımlar, turizm potansiyelinin yanında barışçıl bir dünya yaratmak için de ciddi katkılar sağlamaktadır(Adalar Belediyesi, 2012).
Prens Adaları’nın cazibesinin sırrı; denizinde, çam ormanlarında, dini ve tarihi mekânlarının yanı sıra doğal ve kültürel güzelliklerinde gizlidir. Prens Adaları, doğal ve coğrafi konumu dolayısıyla hava ve ses kirliliğinden korunmaktadır. Adalardaki ormanlar adaların toplam yüzölçümünün % 55’ini kapsamaktadır (Farsakoğlu, 2013, s. 16). Öte yandan, her ne kadar Adalar Belediyesi 2000 yılından beri Emitt fuarında Prens Adalarını temsil etmeye çalışsa da maalesef Adalar ulusal ve uluslararası piyasada kendisini tam anlamıyla tanıtma ve anlatma konusunda yeterince başarılı olamamıştır (Ekonomi, 2012).
Söz konusu güzellikleri korumak için SİT ve Koruma Amaçlı İmar Planı gibi çeşitli yasal düzenlemeler mevcut olup bazı makalelere konu olmuştur. “The Islands were declared as Urban and Natural Protected Areas in 1984. Cultural and Natural Heritage Conversation Board ratified the islands Land Use Plan for Protection 1992; the plan was revised and approved again in 1994” (Uzun, Yener, Koç, & Yeşil, 2012, s. 1359). Bu tür yasalar veya yasalardaki düzenlemeler bölgenin çıkarına olup koruma amacı gütmektedir. Fakat turizm endüstrisi için bazı dezavantajları da beraberinde getirmektedir, çünkü bu yasalar bölgede yapılaşmayı sınırlamakta hatta engellemektedir. Dolayısıyla, yeni turizm ve konaklama tesisleri inşa edilemeyeceğine göre, hâlihazırda mevcut olan, eski veya terkedilmiş yapılar ilgili kanuna uygun şekilde restore edilmelidir. Sonrasında ihtiyaç dâhilinde turizm tesisi olarak kullanılabilir. Prens Adaları’ndaki turizm ve konaklama tesisleri genellikle butik otellerden meydana gelmekte ve maalesef etkinlik turizminin ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Örneklendirmek gerekirse, Adalarda 776 yatak kapasitesiyle toplam 36 adet konaklama tesisi bulunmakta ve bu tesislerin sadece üç tanesinde toplantı salonu
bulunmaktadır. Hâlbuki bölgede kullanılmayan, çürümeye ve yıkılmaya terk edilmiş birçok yapı mevcuttur. Bu yapılar belirlenen kanunlar ve kurallar çerçevesinde restore edilerek bu amaçlar doğrultusunda kullanılabilir.Prens Adaları her ne kadar cazibesini ve çekiciliğini arttırmak için ciddi emek sarf etse de yaz aylarında kapasiteyi aşan yoğunluk, talebi karşılayacak kaynakların kısıtlı oluşu ve coğrafi konum sebebiyle ciddi zorluklarla ve problemlerle karşılaşmaktadır. Bu zorluklar ve
problemlerin sebeplerinden bazıları, belediyeye tahsis edilen kış nüfusuna (yerleşik halka)orantılı bütçe miktarı ve personel sayısı; yaz aylarındaki orantısız ziyaretçi artışı; tarihi bölgelerde uygulanmakta olan emlak vergisiyle alakalı yasal kısıtlamaların yanı sıra inşaat ve ticari faaliyetlerin yetersiz oluşudur (Farsakoğlu, 2013). Bu etkenlerle başa çıkmak amacıyla Adalar Belediyesi, TBMM’ne dilekçe ile durumu bildirmiş ve Adalar için özel statü, ek ödenek ve personel desteği için talepte bulunmuştur (Adalar Belediyesi, 2012).
Prens Adaları’nda yaklaşık 20.000 tane hane/ev bulunmakta ve bunların yaklaşık %90‘ı yazlık olarak kullanılmaktadır. Prens Adalarının nüfus yoğunluğu, Nisan ayında yaklaşık 100.000’e yanaşmakta, bu artış Temmuz ve Ağustos aylarında günübirlik ziyaretçilerle 150.000’lere ulaşmaktadır (Adalar Belediyesi, 2013). Bu durum, aşırı nüfus, kalabalık bir çevre ve çevre kirliliği gibi sorunları beraberinde getirmektedir. İstanbul’dan piknik yapmak amacıyla Prens Adaları’na akın eden insanlar, çöplerini sokaklara ve ormanlara bırakmaktadır. Bu yüzden, kış dönemi için belediyeye tahsis edilen personel sayısı, yaz aylarında yeterli olamamaktadır.
Yaz aylarında, fayton sayıları ise talebi karşılamak için iki katına çıkarılmaktadır.Prens Adalarındaki en egzotik ve tanınmış ulaşım aracı faytonlardır ancak şikâyetlere ve basına yansıyan haberlere göre, hayvan dışkıları, görüntü ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Çeşitli önlemlere rağmen, bu sorun hala çözümsüzdür (Boğazlıyan, 2012). Adada 277 tane aktif fayton ve yaklaşık 3000 adet bisiklet bulunmaktadır (Farsakoğlu, 2013). Fakat atların sağlık durumu ve yetersiz ahırlar bu alandaki en belirgin problemlerden bir tanesidir.Adalar Belediyesi, maalesef, bu sorunu çözmek konusunda çaresizdir, çünkü bu konudaki
sorumluluk İBB, UKOME ve ISPARK tarafından üstlenilmiştir. Adalar Belediyesi tarafından İBB’ye yapılan onca şikâyete ve öneriye rağmen konuyla ilgili hiç bir adım atılmamıştır (Farsakoğlu, 2013). Aynı şekilde, yaz ayları boyunca feribot sayıları da turist sayısına göre ikiye katlanmakta ancak yine de talebi karşılayamamaktadır. Özellikle, İstanbul’da çalışan
yerel halk bu durumdan olumsuz etkilenmektedir (Serkan, 2009).
Her ne kadar Adalarda zaruri ihtiyaçlara cevap vermekle görevli ambulans, polis ve itfaiye gibi araçlar haricinde motorlu araç yasak olsa da, özellikle yoğun sezonda Prens Adaları, bisiklet, fayton ve yaya trafiği konusunda sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi yoğun sezonda ada nüfusu 150.000’lere ulaşmakta ve ziyaretçilerin yanı sıra yerel halkın büyük çoğunluğu bisiklet ve fayton gibi araçlardan faydalanmaktadır.Dolayısıyla, bazı kazalar meydana gelmektedir. Adalar Belediyesinin, İBB’ ye yazmış olduğu dilekçede, Adalar Belediyesi, Adalar içerisindeki trafikten sorumlu olan İBB’ye konuyla ilgili şikâyetlerini dile getirmiş ve bu sorunu çözmek için yeni düzenlemeler veya çözüm yöntemleri için yetki talebinde bulunmuştur (Demiroğlu, Çetin, & Izgı, 2013).
Marmara Denizi, ne yazık ki, kirlilikten en çok etkilenen en savunmasız kurbandır.Ancak, bilim insanlarının konuyla alakalı birçok araştırmalarına, çalışmalarına ve tartışmalarına rağmen, ne yazık ki somut bir çözüm uygulanmamıştır. Kirlilik yüzünden meydana gelen oksijen eksikliği sebebiyle, Marmara Denizi’nin tabanı, artık, sualtı yaşamı için uygun bir yaşam alanı olmaktan çok uzaktır. Deniz kirliliğinin sebepleri, Türkiye’nin ve komşu ülkelerin endüstriyel şehirlerinden denize salınan atıklar; atık ve tabana takılan ağlar ve onların sebep olduğu pasif avlanma; çapalar ve kurşunlar; kanalizasyon atıkları; kontrolsüz ve düzensiz gerçekleştirilen gemi trafiği olarak listelenebilir. Bu sebeple, Marmara Denizi’ndeki doğal yaşamın yanında yapılmak istenen çeşitli aktiviteler de kirliliğin kurbanı olmaktadır. Örneğin, bölgede tüplü dalış gibi özel turizm aktiviteleri için ciddi bir potansiyel olduğu halde, bu şartlar altında, bu tür aktiviteleri gerçekleştirmek pek güvenli
görünmemektedir (Evirgen & Ekşiyan, 2012).Ayrıca, alerji konusu, çam ağaçları altında piknik için gelen ziyaretçilere zorluklar
yaşatmaktadır. 9 Mayıs 2012 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde çıkan habere göre, Adalara gelen 10 ziyaretçiden 8’i yani % 80’i tırtıl ve küçük kurtlardan kaynaklı alerjilere yakalanmaktadır.
Adalar Belediye’sinin konuyla ilgili yaptığı uyarılara rağmen, oranlarda herhangi bir düşüş gözlenmemiştir. Prens Adaları’ndaki tüm ormanlık alan SİT bölgesi olduğundan, Adalar Belediyesi’nin konuya tek başına müdahale yetkisi bulunmamakta ancak konuyu çözmek için ilgili kurumlarla ortak girişimlerde bulunmaktadır. Sonuç olarak, yerel belediye, Orman İşletme Şefliği’ni ve İl ve Tarım Müdürlüğü’nü konuyla ilgili bilgilendirmekten öteye geçememektedir  Prens Adalarıyla ilgili son problem veya engel, Adalar Belediyesi ve İBB arasındaki ihtilaf ve çekişme olarak dikkat çekmektedir. Söz konusu iki belediye arasındaki politik ve yönetimsel çekişme-anlaşmazlık artık bilinen bir gerçektir. Bu sürtüşme yönetimsel ve idari anlamda olumsuzluklar ve eksiklikler yaratmaktadır. Örneğin, 18 Mart 2011 tarihli gazete haberine göre, Çınar Meydanı’nda yapılacak çevre düzenlemesi yüzünden Adalar Belediyesi ve İBB’ye bağlı Zabıta ekipleri arasında meydan muharebesi yaşanmıştır. Söz konusu kavga otorite karmaşasından meydana gelmiş, her iki belediye de düzenlemenin kendi yetkisi ve kontrolü altında yapılması gerektiği konuşunda ısrarcı olmuşlardır. Sonuç olarak, yerel halka,yerli ve yabancı ziyaretçilere verilmesi gereken hizmet baltalanmıştır veya gecikmiştir .Bunların aksine, neyse ki, Prens Adaları’nın problemlerini çözmek için sorumlu,
istekli ve gönüllü olan birçok kişi, kurum ve örgüt mevcuttur. Şu anda Prens Adaları’nda aktif olarak çalışan 61 tane dernek, STK ve kulüp mevcuttur. Ayrıca, dini dernekleri de içeren 11 tane vakıf, Adalar’a hizmet etmektedir (Adalar Belediyesi, 2013).
Bölgedeki yatırımlar, akademik çalışmalar, araştırmalar ve diğer alanlarda sarf edilen emekler dikkate alındığında, söz konusu derneklerin, belediyelerin, yerli ve yabancı gönüllülerin ve/veya diğer ilgili kurumların arasında oluşabilecek-oluşması gereken
işbirliklerinin ve anlaşmaların önemi aşikârdır. Planlanan/uygulanan yatırımlar ve projeler arasında, “Mimari Miras Envanteri” ve “Evlerimiz Gülümseyecek, Adalarımız Güzelleşecek”19 gibi projelerin yanında; sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, tretuvar düzenlemeleri, bisiklet park alanları, çevreyi ve denizi korumak için çeşitli enstitü ve üniversitelerle ortaklaşa yapılan
araştırmalar, sürdürülebilir turizmin gelişimi için aktiviteler, çeşitli din ve etnik kökenlerden gelen farklı ritüellerin-inançların veya kutlamaların gerçekleştirilmesi ile ilgili çalışmalar mevcuttur (Adalar Belediyesi, 2012) (Farsakoğlu, 2013).
Yukarıda bahsi geçen bilgiler ve tartışılan konular, Prens Adaları’nın turizm potansiyeline olumlu ve/veya olumsuz katkılarda bulunan etkenler hakkında birçok fikir vermektedir. Ancak, geçmişteki hataları düzelterek onlardan ders çıkarmak ve daha iyi bir gelecek için mevcut faaliyetleri geliştirmek imkânsız değildir. İlerleyen sayfalarda, Prens Adaları’nda özel etkinlik turizmi için gereklilikleri ve olmazsa olmazları analiz eden Kavramsal Model’i bulabilirsiniz.
ARAŞTIRMA GEZİSİ
Araştırma sürecinde, Prens Adaları’nın etkinlik turizmi için mevcut durumu ve potansiyeli hakkında detaylı ve doğru bilgilere ulaşmak amacıyla alanında uzman, bilgi ve deneyime sahip birçok kişiyle temasta bulunulmuş ve röportajlar gerçekleştirilmiştir. Mart 2013’te gerçekleştirilen geziler süresince, dört farklı uzman ile görüşülmüştür. Örneğin,görüşülen kişilerden bir tanesi Adalar Vakfı ve Büyükada Kültür Ve Yardımlaşma Derneği genel sekreteri ve turizm sektörüne 25 yılını vermiş, alanında uzman bir kişidir. Aynı zamanda, bölgedeki otel müdürleri ve adalarda organizasyon gerçekleştiren acentelerle görüşülmüştür. Yerel yönetimlerle ilgili olarak röportaj yapılan kişiler arasında Adalar Belediye Başkanı, belediye yazı işleri müdürü ve plan ve proje müdürü bulunmaktadır.Ayrıca, Adalar için turistik öneme sahip bölgeler ziyaret edilmiştir.
Araştırma gezilerimizde, rotamız Büyükada Kültür Ve Yardımlaşma Derneği ile başlamış ve belediye ziyaretiyle devam etmiştir. Bu iki önemli ziyaretin yanı sıra, profesyonel 20 bir rehber eşliğinde adalar etrafında gerçekleştirilen, bizlere Prens Adaları ile ilgili güncel ve tarihi bilgiler edinmemizi sağlayan bir tekne turuna katılma şansı elde edilmiştir.
Araştırma gezisinin ilk ayağında, bölgeyle ilgili temel bilgilere, bölgedeki turizm aktivitelerine ve diğer ilgili detaylara ulaşmak hedef olarak belirlenmiştir. Röportajlar daha önce bahsi geçen uzmanlarla yapılmış, adalar turizminin istatistiksel bilgileri, toplantı olanakları, altyapısı, üstyapısı, adalar arası ve adalara İstanbul’dan ulaşım, tarihi ve kültürel cazibe merkezleri, turizm aktiviteleri, belediye, STK’lar, organizasyon firmaları, yerel yönetimler arası destek ve işbirliğinin yanı sıra turizm açısından bölgesel maliyetler konularında bilgiler toplanmıştır. Röportajlar süresince, göç, ulaşım imkânlarının yetersizliği,
IBB ve Adalar Belediyesi arasındaki çekişme gibi bazı önemli konular gündeme gelmiştir.
Adalar Vakfı Genel Sekreteri ile yapılan röportajda kültürel, doğal ve mimari yapıları içerencazibe merkezleri, kültürel kutlamalar, seremoni ve ritüellere katkı sağlayan çok kültürlülük,su sporları imkânları, günlük yürüyüş ve tekne turları gibi çeşitli turizm aktivitelerine değinilmiştir. STK’lar ve Adalar Belediyesi arasındaki etkili iletişimi ve bu kuruluşların
turizme desteğinin yanı sıra Adalar içindeki mevcut ulaşım sorunları tartışılmıştır.
“Sezonsallık” (Seasonality) ve göçler sebebiyle mevcut kapasiteyi aşan talep ve çevre kirliliği gibi problemler görüşülmüştür. Ek olarak, Adalar Vakfı Genel Sekreteri bölgedeki toplantı imkânları, alanları ve binaları ile ilgili sorularımızı cevaplandırmıştır. Sayın Genel Sekreter’e göre, Adalarda toplantı yapmak için düşük kapasitelerde ve çok az sayıda toplantı salonu bulunmaktadır. Bu alanlar, Heybeliada’da yer alan Merit Halki Palas ve Senatoryum’un yanı sıra Büyükada’da yer alan Ascot Hotel ve Splendid Palas bünyesindedir. Yassıada ve Sivriada’da bulunan daha yüksek kapasiteli binalar ise bu amaca uygun yapılar olabilirler.
Adalar Belediyesi Plan ve Projeler Müdürü ile yapılan röportajda turizm ile ilgili konular ve istatiksel bilgiler, adaların kapasitesi, gelecek plan ve projeler, göçler, kültürel ve 21 etnik kutlamalar, belediye ve STK’lar arasındaki destek ve işbirliği konuları ele alınmıştır.Aynı şekilde, Adalar Belediye Başkanı ile görüşülmüş, adalar ve diğer tüm konular hakkında
tam teşekküllü bilgilere ulaşılmıştır. Sonuçta, paydaşlar arasındaki ilişki ve iletişim yararlı ancak yetersiz olarak tanımlanmıştır. Daha etkili ve faydalı bir işbirliği için, söz konusu paydaşların her bir üyesi, kısa süre içinde başarılı sonuçlara ulaşmayı hedef olarak belirlemelidir.
Araştırma gezilerinin ikinci ayağı ise yukarıda bahsedilen yürüyüş ve tekne turunu içermektedir. Profesyonel rehber eşliğinde yapılan tekne turunda, Adaları ve Adaların turizm kapasitesini daha iyi bir şekilde kavrama şansı elde edilmiştir. Tekne turu, genel anlamda Prens Adalarıyla alakalı temel ve tarihi bilgileri içermesinin yanında Adalarda yapılan/yapılabilecek etkinlik turizmi ve tamamlayıcı turizm aktiviteleri ile ilgili zaruri ve önemli bilgiler edinilmesini sağlamıştır. Tur kapsamında, Adalar Müzesi, Merit Halki Palas Hotel, Ascot Hotel, Splendid Palace Hotel ve Sanatoryum binalarının ziyareti gerçekleştirilmiştir. Ek olarak, Yassıada ve Sivriada’da yer alan ve büyük kullanım alanları olduğu bilinen binalar denizden izlenmiştir. Şarap Turizmi, Fethi Okyar’a ait üzüm bağları,mahzenler ve Hristiyanlıkla ilgili aktiviteler gibi tamamlayıcı turizm faaliyetlerine katkı
sağlayabilecek önemli aktivitelerin varlığı gözlemlenmiştir.Araştırma gezisinin temel amacı, Prens Adaları’nda Etkinlik Turizminin nasıl geliştirilebileceğini araştırmak ve destinasyonla ilgili fikir sahibi olmaktır. Araştırma gezisi,ayrıca, Kavramsal Model’in şekillendirilmesi aşamasında da kullanılmıştır. Söz konusu araştırma gezisi, ilerleyen zamanlarda yapılacak diğer röportajların muhataplarını tespit etme aşamasında faydalı olmuştur.
ARAŞTIRMA SORUSU
Bir destinasyon olarak, Prens Adaları’nın özel etkinlikler ve butik toplantılar açısından mevcut durumu ve potansiyeli nedir?
Bu araştırmada, Prens Adaları’ndaki mevcut olanaklar ve ikincil-yardımcı etmenlerin varlığı kalite ve uygunluk açısından derinlemesine incelenmiştir. Buna ek olarak, muhtemel geliştirme yöntemleri ve önerileri sunulmuştur.

METODOLOJİ
Prens Adaları’ndaki olası butik etkinlik mekânlarının belirlenmesi için farklı zamanlarda iki ayrı ziyaret gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Prens Adaları’nda butik toplantılar ve özel etkinlikler konusunda fikir ve görüşlerinin alınması amacıyla, turizm ile ilgili STK’ların yanı sıra Adalar Belediyesi’nden farklı unvanlardan yetkililerle röportajlar yapılmıştır. Bu yollarla, Prens Adaları ile ilgili güncel ve doğru bilgiler toplanmıştır. Ayrıca, konuyla ilgili bilgi toplamak ve fikir alışverişinde bulunmak amacıyla, butik etkinlikler düzenleyen 5 farklı organizasyon firması yetkilileri, Prens Adaları’nda toplantı salonu olan 3 farklı otelin
yetkilileri, Prens Adaları’nda faaliyet gösteren STK’dan uzmanlar, Adalar Belediyesi’nden yetkililer ve yine Prens Adaları’nda faaliyet gösteren Anadolu Club yetkilileri ile röportajlar gerçekleştirilmiştir.
En doğru şekilde firmaları seçmek için “yargısal (judgemental)” ve “kartopu örneklem (snowball sampling)” yöntemleri uygulanmıştır. Bu çalışma, tanımlayıcı (descriptive) niteliktedir. Ayrıca, veri toplama yöntemi olarak yarı yapılandırılmış görüşme tekniği (semistructured interviews) kullanılmıştır ve değerlendirme zamanı kesitseldir. Görüşmelerin
hemen hemen tamamı yüz yüze yapılmış ancak az sayıdaki bazı röportajlar muhatap kişilerin aşırı iş yoğunluğu sebebiyle e-mail kanalıyla elde edilmiştir. Katılımcılardan toplanan veriler içerik analizi (content analysis) ve etnokrafik özetleme (ethnographic summary) tekniği kullanılarak incelenmiştir. Bir başka değişle, elde edilen veriler sayısal tanımlarla ortaya
konulmuştur ve sonuçlar katılımcıların söylediklerinden alıntılar yapılarak desteklenmiştir.
KARŞILAŞILAN ENGELLER
Araştırma hedeflerine ulaşmış ve beklentileri karşılamış düzeyde olsa da süreç içinde doğal olarak bazı engellerle karşılaşılmıştır.Bu engellerin başında, araştırmanın tamamlanması için verilen süre gelmektedir. 12haftalık bir zaman dilimi, maalesef, ilgili tüm organizasyon firmalarına ve seyahat acentelerine ulaşmak için yeterli değildir. Bu sebeple, ancak 5 farklı organizasyon firmasıyla kapsamlı röportajlar yapılabilmiş, Prens Adaları’nda etkinlik turizmi, böyle bir turizm çeşidini
geliştirmek için gerekli yenilikler, yöntemler ve yatırımlar hakkında detaylı bilgi alınabilmiştir. Daha uzun vadede, çok daha detaylı ve derinlemesine bir çalışma yapılabilirdi.
İkinci olarak, yapılacak tüm anketlerin ve röportajların yüz yüze yapılması planlanmıştır fakat bazı organizasyon firmaları, araştırmaya katkı sağlamak konusunda çekingen ve isteksiz davranmıştır. Bu firmalar, soruları yanıtlamak için uygun olmadıklarını belirttikleri için kendilerinin konuyla ilgili fikirleri alınamamıştır. Bu durum, hedef firmaların sayısındaki düşüklük sebebiyle, sonuçlarda bazı belirsizliklere sebep olmuş olabilir.
Ayrıca, Çalışmanın içeriğinin en başından, Prens Adaları’ndaki mevcut durumu ve potansiyeli butik toplantılar ve özel etkinlikler bazında arz-talep bakış açısıyla değerlendirmek olarak belirlenmiş olması, süre sıkıntısı nedeniyle bu çalışmaya yerel halkın bakış açışını içermemesi, araştırmada bir eksiklik-engel olarak değerlendirilebilir.
BULGULAR
Etnografik Bulgular:Etnografik bulgular, yukarıda belirtilmiş olan Kavramsal Model tablosundaki temel başlıklar altında ayrı ayrı analiz edilmiştir. Bunlar sırasıyla; Mevcut İmkânlar ve Yatırımlar,Tarihi ve Kültürel Cazibe Merkezleri ve Aktiviteler, Koruma Önlemleri; Destek ve İşbirliği,Destinasyon Maliyeti ve Öngörülen Muhtemel Etkiler’dir.
Mevcut İmkânlar ve Yatırımlar:
Röportajlardan ve araştırmalardan edinilen bilgilere göre, Prens Adaları’nda etkinlik turizminin gelişmesi için yeni yatırımlar, planlar ve düzenlemeler gerekmektedir. Araştırmaya katılanların birçoğu mevcut imkân ve yatırımları yetersiz görmektedir. Örneğin,katılımcılardan bir tanesi durumu şöyle açıklamaktadır: “Etkinlikler için malzeme götürülmesi gerektiğinde, Ada bize zorluk çıkartmakta, acil bir durumla karşılaşıldığında bu güçlükler işimizi geciktirmeye ve hatta imkânsızlaştırmaya yol açmaktadır. Adada her ihtiyacımızı karşılayacak teknik malzeme sağlayıcıları gibi firmaların olmayışı acente açısından
olumsuzdur.” Bir diğer katılımcının duruma bakış açısı ise şöyledir: “Adalara ulaşım kısıtlıdır. Her istendiğinde Prens Adaları’na ulaşmak mümkün değildir. Özellikle etkinliklerde, bu durum daha farklıdır. Malzemelerin çoğu ağır olup ciddi ve pahalı teknik donanımlardan oluşmaktadır. Bunların adaya taşınması, korunması ve geri gelmesi çok masraflı, yorucu olup ciddi bir hazırlık gerektirmektedir. Teknik ekipman yetersizliği ile bu işler gerçekleştirilemez. Özellikle, adada acil ihtiyaçlar oluşabilir. Bu ihtiyaçları temin etmek mevcut durumda neredeyse imkânsızdır ve etkinliğin gerçekten kötü gitmesine sebep olabilir.
Bunun yerine, Adalar belediyesi bu duruma farklı çözümler getirebilir. Bazı malzemeleri belediye temin edebilir ya da Adalar belediyesi, bir tekneyi bu gibi işler için kullanabilir.Yolcu vapurları ile bu sorunun giderilmesi zordur.”Röportajlardan direk olarak yapılan bu iki alıntı, mevcut imkân ve yatırımların yetersizliğinin bir sorun olarak değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca,organizasyon firmalarına yardımcı olabilmek adına bazı tamamlayıcı hizmetlere de yatırım
yapılmalıdır.Katılımcıların bazıları, bölgede toplantı salonu imkânı sunan otellerin olması gerektiğini belirtmişlerdir. Hâlihazırda, bölgede bu ihtiyacı karşılayabilecek yalnızca üç adet otel vardır. Katılımcılara göre, bu sayı arttırılmalıdır.
Ulaşım konusu dikkate alındığında farklı düşünceler ortaya çıkmıştır. Katılımcıların bazıları adalara ulaşımı yeterli görürken, bazıları yetersiz bulmuştur. Adalar içindeki ulaşım için ise faytonlarla ilgili problemler gündeme gelmiştir. Katılımcıların büyük çoğunluğu faytonların ve atların yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirmesi yönünde fikir beyan etmişlerdir. Katılımcılardan üç tanesi, adalardaki fayton sayısının düşürülmesi gerektiğini düşünmektedir. Genel olarak bir değerlendirme yapılması gerekirse, Adalara ve Adalar içindeki ulaşım geliştirilmelidir. Özellikle, faytonların durumu dikkatle incelenmelidir.
Tarihi ve Kültürel Cazibe Merkezleri ve Aktiviteler:
Az sayıda katılımcı, Prens Adaları’ndaki tarihi ve kültürel cazibe merkezlerini yetersiz olarak belirtmişse bile katılımcıların büyük çoğunluğu söz konusu merkezler ve aktivitelerin yeterli olduğunu düşünmektedir. Katılımcılardan biri “Adalardaki tarihi ve kültürel cazibe merkezleri ve aktivitelerin turistleri çekmek için yeterlidir” görüşünü savunmaktadır. Aynı şekilde, katılımcıların çoğu, turistleri çekmek için daha farklı aktiviteler yapılması konusunda hemfikirdir. Mesela bir katılımcı bu fikri şu cümleyle özetlemektedir: “Adalarda bir sefer için gidip görülecek–gezilecek alan var, fakat bir sonraki sefer için yeterli aktivite yoktur.” Bir başka katılımcı aynı soruya şöyle cevap vermiştir: “Adalardaki tarihi ve kültürel doku ile birlikte daha farklı turizm aktiviteleri geliştirebilir. Bununla birlikte Adalarda eventler (etkinlikler) düzenlenebilir. Fayton ve bisiklet en klasik olanlardır. Bunun dışında, özellikle İstanbul’da yaşayan ve işten dolayı çok sıkılmış insanları hafta sonu tatil maksatlı adaya
çekebilirler. Bu doğrultuda yapılacak farklı aktiviteler adalardaki turizmi canlandıracaktır.”
Sonuç olarak, adalar için farklı aktiviteler düşünülmeli ve mevcut olanlar geliştirilmelidir.
Tüm bunların yanında, Prens Adaları tarihi mekânlar ve miras konusunda oldukça zengindir ancak bunların birçoğu bakımsızlık yüzünden yıkılmaya ve yok olmaya yüz tutmuş durumdadır. Bu tür yapı ve binalar yıkılmaya terkedileceğine, ilgili yönetmelikler doğrultusunda yenilenmeli ve özel etkinlik turizmi için kullanılmalıdır, çünkü adalarda bu amaçla kullanılabilecek mekân sayısı kısıtlıdır. Konuyla ilgili katılımcı önerilerinden bir tanesi şöyledir: “Ahşap evler, özel organizasyonlar için kullanılabilir. Bu tür evlerde organizasyon yapılması oldukça popülerdir ve bizler Boğaz’da bu tür organizasyonlar için ahşap evlerden faydalanmaya çalışıyoruz. Adalarda da bu amaç için kullanılabilecek bir sürü
ev mevcuttur.” Bu alıntı doğrultusunda, bazı mekânların restore edilerek özel etkinlikler düzenleme amacıyla bu firmalara kiralanması önerilebilir.
Hediyelik eşya mağazaları artırılmalıdır, çünkü bu tür mağazalar bölgenin bilinilirliğine ve tanıtımına katkı sağlamaktadır. Bir katılımcı konuyla ilgili olarak “Tarihi alanların yanlarına mekânı anımsatan eşya, mekânı ve tarihini anlatan kitaplar konulabilir.”demiştir. Bu öneriyi gerçekleştirmenin yollarından birisi de bu yapıların etrafındaki hediyelik eşya mağazalarının sayısını veya niteliklerini arttırmak olabilir.
Koruma Önlemleri:
Katılımcıların çoğu Prens Adaları’nda uygulanmakta olan koruma önlemlerinin,adalardaki etkinlik turizmini etkileyeceğini düşünmemektedir. Bir katılımcı bu konudaki fikrini şöyle özetlemiştir: “Koruma önlemleri, etkinlik turizmini etkilemez, çünkü Adalar, özel etkinlikler ve butik toplantılar ile başa çıkabilecek potansiyele sahiptir.” Katılımcıların bazıları, tarihi ve mimarı mekânların doğallıklarını ve orijinalliklerini korumak şartıyla yenileme yapılabileceğini savunmaktadır. Örneğin, konuyla ilgili soruya, “Hepimizin bildiği üzere, Avrupanın birçok yerinde, tarihi dokularına zarar vermeden etkinlik turizmi için
restore edilmiş birçok saray, tren istasyonu, müze vs. görebiliyoruz. Tarihe zarar vermemize gerek yoktur fakat tarihi güzellikleri kolaylıkla güzel yerlere çevirebiliriz.” şeklinde cevap verilmiş, Avrupa’da tarihi ve mimari dokusuna zarar verilmeden yenileyerek söz konusu amaçlar için kullanılan birçok örnek olduğu vurgulanmıştır. Bunun anlamının tarihe zarar
vermek olmadığını fakat bu yapıların kolayca etkinlik alanlarına dönüştürülebileceği beyan edilmiştir. Öte yandan, koruma önlemlerinin, etkinlik turizmini olumsuz etkileyeceğine dair fikirler de mevcuttur. Bu fikirlerin kaynağı olarak, yatırımcıların yeni binalar inşa etme isteği veya mevcut yapıların üzerinde değişiklikler yapmak istemeleri fakat mevcut yasa ve yönetmeliklerin buna imkân vermemesi olarak belirtilmiştir.
Destek ve İş Birliği:
Bu bölümde; kurum ve kuruluşlar arasında, yerel ve genel yönetimler arasında ve STK’lar arasındaki ilişki, destek ve işbirliği incelenmektedir. Konuyla ilgili alınan cevaplara istinaden, karşıt görüşler olsa da, genel olarak, yerel kurum ve kuruluşlar arasındaki ilişki yeterli düzeyde görüşmekte, ancak yerel ve genel yönetimler, kurum ve kuruluşlar arasındaki
ilişki ne yazık ki yeterli olarak değerlendirilmemektedir. Katılımcılardan bir tanesi “Adalar Belediyesi’nden herhangi bir hizmet talebinde bulunduğumda, belediye tarafından görevlendirilen kişiler anında gönderilmektedir.” demiştir. Bir otel müdürü, konuyla ilgili olarak “Yerel STK’lar ve toplum arasında yeterli ancak resmi olmayan bir ilişki vardır.Ayrıca, STK’lar, bilinci artırmak için eski yapıların renovasyonu ve turizm sektöründe kullanılabilirliği gibi bilgilendirici ve farklı türde seminerler yapmaktadır.” demiştir. Bir otel müdürü ise yerel kurum ve kuruluşlar arasındaki işbirliğinin arttırılmaya çalışıldığını ve bazı
konularda anlaşmaya çalıştıklarını belirtmiştir. Kısacası, katılımcıların neredeyse tamamı,ilgili kurum, kuruluş ve paydaşlar arasındaki iş birliğinin olmazsa olmaz bir etken olduğu konusunda hemfikirdirler.Diğer taraftan, katılımcılardan bir tanesi, Adaları, “rampadan aşağıya bırakılmış bir tekerlek” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamayla, yetkililerin ilgisizliğinden yakınmaktadır.
Destinasyon Maliyeti:
Kavramsal Model içerisindeki en önemli unsurlardan biri de “Destinasyon Maliyeti”dir. Organizasyon firmaları ve acenteler açısından, maliyetler bir destinasyonun seçimi aşamasında önemli bir rol oynamaktadır. Yapılan röportajların sonuçlarına göre, tüm organizasyon firmaları ve acenteler, maliyetler göz ardı edildiği takdirde, Prens Adaları’nda butik toplantılar ve/veya özel etkinlikler düzenleyebilirler. Hatta katılımcılar arasında Prens Adaları’nın maliyet bakımından etkinlik turizmi için gayet uygun olduğunu ve İstanbul’da bir organizasyon yapmak ile arasında bir fark olmadığı fikrini savunanlar şimdiden mevcuttur.
Ayrıca, katılımcılardan diğer 3 tanesi de bu fikri destekleyebilecek, maliyetlerin normal olduğu konusunda fikir belirtmişlerdir.
Öte yandan, bir önceki paragrafta öne sürülen fikirlerin aksini iddia eden görüşler de tespit edilmiştir. Bir katılımcı, Prens Adaları’nda maliyetlerin yüksek olması sebebiyle,Adaların özel etkinlikler için uygun olmadığını belirtmiştir. Özellikle, Adalardaki etkinlik ve organizasyonlarda kullanılmak zorunda olan teknik donanımların Adalarda temin edilememesi ve bu malzemelerin feribot, gemi vb. araçlarla taşınmasının maliyetleri artıracağı düşünülmektedir. Bu sebeple, adalarda, organizasyon firmaları tarafından düzenlenebilecek butik toplantılar ve özel etkinlikler olumsuz yönde etkilenmektedir. Çünkü bu firmalar,genellikle maliyetleri düşürmek için çaba sarf etmekte ve öncelikle düşük maliyetli bölgeleri tercih etmektedirler.
Öngörülen Muhtemel Etkiler:
Yapılan araştırmalar ve röportajlardan çıkan sonuçlara göre, Prens Adaları’nda özel etkinlikler ve butik toplantılar organize edilmesi durumunda farklı türde etkiler veya sonuçlar ortaya çıkabilir. Bunların arasında en önemli olanlar sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik olanlardır. Konuyla ilgili olarak otel müdürleri arasından bir katılımcı söyle bir değerlendirmede bulunmuştur. ”Prens Adaları’nda farklı turizm aktiviteleri mevcuttur. Fakat günübirlik ziyaretler gibi aktiviteler bölgenin sosyal yaşamına, kültürüne, çevresine ve ekonomisine olumlu bir katkı sağlamamaktadır. Eğer etkinlik turizmi daha baskın olsa, iş
adamları otellerde daha çok kalır ve daha çok harcarlar. Böylece, Prens Adaları’nda bulunan otellerin doluluk oranları ve karlılıkları artar. Ayrıca, bu turist profili, yerel alışveriş merkezlerini ve restoranları ziyaret edebilir. Sonuç olarak, yerel halk ve yerel dükkânlar da satışlarını arttırabilir ve Prens Adaları’nda ekonomik gelişme gözlenebilir.” Bu bağlamda,etkinlik turizminin ekonomik gelişimi tetiklediği ve yerel konaklama işletmelerinin, Adalarda yapılabilecek etkinlik turizmi sayesinde kar elde edebileceği söylenebilir.
Bir diğer muhtemel etki sosyal ve kültürel bazdadır. Organizasyon firmalarından bir tanesi, kültürel ve sosyal etkileri şöyle örneklendirmiştir. ”Alaçatı örneğini verebiliriz.Alaçatı’da küçük ve özel etkinlikler veya festivaller her yıl düzenlenmektedir. Bu
organizasyonlar, yerel halkı ve esnafı kendi değerlerini koruma konusunda cesaretlendirmekte, motive etmekte ve sosyal yaşamın gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Dolayısıyla, Prens Adaları’nda gerçekleştirilebilecek evlilik, kültürel festivaller ve kutlamalar gibi özel etkinliklerin yanı sıra butik toplantıların olumlu sosyal ve kültürel etkileri olabilir”Araştırma sonuçları değerlendirildiğinde, özel etkinlikler ve butik toplantıların sosyal yaşamı ve yerel kültür üzerinde olumlu sonuçlar doğurabileceği söylenebilir. Dahası, otel müdürlerinin de Adalarda gerçekleştirilebilecek olan özel etkinliklerin ve butik toplantıların olumlu sosyal ve kültürel etkileri üzerinde hemfikir olduğu söylenebilir. Araştırmada ortaya çıkan ve öngörülen muhtemel etkiler arasındaki son başlık çevresel etkilerdir. Bir katılımcının çevresel etkiler hakkındaki görüşü şöyledir: “Prens Adaları’na gelen günübirlik ziyaretçilerin çevreye önem vermedikleri artık bilinen bir gerçektir. Ciddi kalabalıklar halinde bölgeye geliyor ve gün sonunda bütün çöplerini sokak ve ormanlarda bırakarak geri dönüyorlar. İş seyahati için gelen ziyaretçiler ise çevreye daha duyarlılar ve yerel halkı çevre kirliliğinin azaltılması hususunda teşvik edebilirler. Bu tip ziyaretçiler, temiz bir çevre istediklerinden,Prens Adaları, doğa ve çevre sorunlarını çözmeye yönelebilir.” Araştırmalardan çıkan genel fikir, özel etkinliklerin ve butik toplantıların çevresel farkındalığı artırma konusunda etkin olabileceğidir.
Öte yandan, katılımcı bir otel müdürü, konuyla ilgili farklı bir bakış açısı ortaya koymuştur. “Özel etkinliklerin ve butik toplantıların, sosyal, kültürel ve ekonomik etkileri söz konusu değildir. Etkinlik turizminin, ne olumlu ne de olumsuz anlamda Prens Adaları üzerinde bir etkisi olmaz” diyerek etkinlik turizminin diğer turizm çeşitlerinden ve aktivitelerinden bir farkı olmadığını vurgulamıştır. Katılımcıya göre, bu konudaki etkiler minimum düzeyde kalacaktır. Katılımcıların büyük çoğunluğu, özel etkinliklerin ve butik toplantıların olumlu etkileri üzerinde fikir beyan etmiş olsalar da, söz konusu katılımcı grubun bu tür
organizasyonlar yapıldığı takdirde, genel anlamda pastadan en büyük payı alma potansiyeli olan grup olduğu dikkate alınmalıdır. Daha gerçekçi ve detaylı bir karar için, yerel toplumun diğer üyelerinin de fikirleri alınmalıdır.

Büyükada Haritası

buyukada harita 715x1124

 

buyukada harita 2013 700x980

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.