Site Rengi

Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C
Smiley facehttps://cesurtv.com/
Smiley face

Göç İdaresi’nde Hangi Dolaplar Dönüyor?

22.01.2022
2.356
A+
A-
Göç İdaresi’nde Hangi Dolaplar Dönüyor?

Türk vatandaşlığı işlemlerinde Göç İdaresi’nde dönen dolaplar…

Savcılığın geçen yaz başında Ankara Emniyeti’yle birlikte yürüttüğü soruşturmada, yabancılara para karşılığında “istisnai haklardan yararlanarak Türk vatandaşlığı verilmesini sağlayan” bir suç örgütü ortaya çıkarıldı. Suç örgütünün adresi, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

Hükümetin, “dolar karşılığı Türk vatandaşlığı verilmesi” uygulamasıyla ilgili geçen hafta bazı düzenlemeler yapıldı.

Yeni düzenleme çerçevesinde, en az 250 bin dolar karşılığı taşınmaz sahibi olmanın yanı sıra en az 500 bin dolar karşılığı sermaye ile yatırım gerçekleştirenler veya Türk bankalarında 500 bin dolarlık hesabı bulunanlar istedikleri takdirde Türk vatandaşı olabiliyor.

Dolar üzerinden vatandaşlık hakkına sahip olunması, “istisnai vatandaşlık hakkı” olarak tanımlanıyor güncel mevzuatta.

Tabii bu koşulların detayları var. Düzenleme, mevcut duruma yeni koşullar getirdi.

Örneğin, Türk vatandaşı olmak isteyen bir yabancı, en az 500 bin doları veya karşılığı döviz tutarında mevduatı 3 yıl tutma şartıyla Türkiye’deki banka / bankalara yatıracak. Ve banka hesabı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca tespit edilecek.

Bir başka detay; en az 250 bin dolarlık ya da karşılığı döviz tutarındaki taşınmazı, tapu kayıtlarına 3 yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın alacak.

Yabancıların Türk vatandaşlığını elde etmede getirilen kolaylıklar, süreç içinde bazı istismar iddialarını da gündeme getirdi.

Mesela, aslında 250 bin dolar değeri olmayan bir taşınmazın değer tespitinde 250 bin dolar olarak rapor düzenlenmesi konusu var.

Bu uygulamada; değer tespit raporu düzenlemekle yetkili uzman kişi ya da firmalar, gerçekte daha düşük değerdeki bir taşınmaza “250 bin dolar değeri olduğunu gösteren raporu” düzenliyor.

Uzman kişi ya da firmalar, bu işlem karşılığında mal sahibinden kendi payını alıyor.

Böylelikle, mal sahibinin Türk vatandaşlığı yolu açılıyor.

Bir nevi “alan razı, veren razı” durumu.

* * *

Ankara Adliyesi’nde geçen yazdan bu yana “yabancıların Türk vatandaşlığı hakkını elde etmesi” konusunda devam eden bir yargılama süreci bulunuyor.

Önemli ve ilginç bir dosya.

Savcılığın geçen yaz başında Ankara Emniyeti’yle birlikte yürüttüğü soruşturmada, yabancılara para karşılığında “istisnai haklardan yararlanarak Türk vatandaşlığı verilmesini sağlayan” bir suç örgütü ortaya çıkarıldı.

Suç örgütünün adresi, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü.

Bilindiği gibi; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını veren birim yine İçişleri Bakanlığı’na bağlı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü.

Göç İdaresi ise, ülkedeki yabancıların oturum izni, çalışma izni, vize izni, parmak izi işlemleri, geçici kimlik çıkarma işlemlerinin yanı sıra vatandaşlık başvurularında ön işlemlerin yapıldığı kurum.

Yargılaması devam eden dosyanın detaylarına bakıldığında suç örgütünün oldukça sistemli çalıştığını görmek mümkün.

Savcılığın, şüpheli bulduğu 22 ayrı olayı soruşturup elde ettiği verilerle hazırladığı yaklaşık bin 100 sayfalık iddianame, suç örgütünü olanca çıplaklığı ile ortaya koydu.

İddianameye göre; Cenk Akpunar, suç örgütünü kuran ve yöneten isim.

Akpunar, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ndeki özel güvenlik görevlilerinin şefi!

Örgütte Akpunar’ın koordinesindeki yöneticiler ise, Bülent Erce, Yağız Bodur, Sezgin Turan, Cahit Kaya, Hüseyin Bediroğlu ve Osman Erdağ.

Suç örgütün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nü merkeze alan faaliyetleri iddianamede şöyle özetleniyor:

“(…) * Ülkemizde bulunan veya ülkemize gelmek isteyen yabancı uyruklu şahısların, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ndeki ‘Türkiye Cumhuriyeti İstisnai Vatandaşlığı’, ‘Oturum İzni’, ‘Çalışma İzni’, ‘Vize İzni’, ‘Parmak İzi İşlemleri’, ‘Geçici Kimlik Çıkarma’, ‘Randevu Alma’ gibi işlemleri usulsüz olarak yapmaları için şüphelilere ulaştıkları,

Örneğin; ‘Türkiye Cumhuriyeti İstisnai Vatandaşlığı’ için yabancı şahsın ülkemizde 250 bin dolar yatırım yapması (gayrimenkul sahibi olma koşulu. Y.N.) gerektiği, ancak örgüt lideri Cenk Akpunar’ın çalışmış olduğu kurumun nüfuzunu da kullanarak işlemleri yasal yoldan olumsuz olan şahıslara aracılık yapan kişilerle bir araya gelerek işlemi yapılacak şahsın ismini İçişleri Bakanlığı’na gidecek olan ‘istisnai vatandaşlık’ listesine 20 – 30 bin dolar karşılığında ekleterek onaylanmasını sağlayacağı vaadiyle para karşılığı nitelikli olarak dolandırdığı,

* İşlemlerini yapacakları bazı şahıslara, ‘işlemlerinin kamu kurumunda yapılıyor’ izlenimini vermek için İzmir – Buca İlçe Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü’nde şef olarak görevli Koray E. sayesinde şahısların gerçekte parmak izi işlemlerinin alınmadan alınıyormuş izlenimi verdikleri,

* Aynı zamanda yönetici Sezgin Turan’ın liderliğinde örgütün, Kırıkkale ve Kırşehir merkezli yabancı uyruklu şahısların ülkemizde oturum ve çalışma izni alabilmeleri için emlakçı Abdullah G. üzerinden sahte adres ayarlayarak işlemlerini yaptıkları, (…)”

Sahte istihbaratçı/subay, sahte polis, sahte Cumhurbaşkanlığı yetkilisi…

İddianamede, suç örgütü ve yöneticileri ile örgütte görev alan diğer şüphelilerin, kendilerine sahte konum yaratarak bağlantılı oldukları yabancı uyruklu kişilere karşı nüfuz sağladıklarına dikkat çekildi.

(…) * Cenk Akpunar’ın çalıştığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nü, İsa A.’ün çalıştığı Kırıkkale Göç Müdürlüğü’nü, Koray E.’in çalıştığı Buca İlçe Nüfus Müdürlüğü’nü, Meltem P.’ın avukat olmasını, Yakup S.’in çalıştığı Kırıkkale PTT Müdürlüğü’nü, Yunus B.’ın çalıştığı Kırıkkale Göç Müdürlüğü’nü, Mehmet Serdar T.’ın ‘Yasama Uzmanı’ olarak çalıştığı TBMM Başkanlığı’nı, Hüseyin Ö.’in eski Belediye Başkanı ve siyasetçi olmasını, Cahit Kaya’nın kendisini ‘Avukat ve kamu görevlisi’ olarak tanıtması, Osman Erdağ’ın kendisini ‘İçişleri Bakanlığı’nda çalışıyor’ olarak tanıtması, Bülent Erce’nin ‘halen aktif asker olarak çalışmamasına’ rağmen kendisini subay ve istihbaratçı’ olarak tanıtması, Yağız Bodur’un ‘halen aktif asker olmamasına rağmen’ kendisini polis olarak tanıtması ve Derya E.’in kendisini ‘siyasetçi danışmanı ve doçent doktor’ tanıtmasıyla sağladıkları gücü ve nüfuzu da kullanarak yabancı uyruklu şahısların işlemlerini yapabilecekleri kudrete sahip olduklarına dair güven oluşturarak rüşvet karşılığında, yabancıların işlemlerini Ankara, İstanbul, İzmir, Kırıkkale, Kırşehir, Yozgat gibi illerde bulunan Göç İdaresi Müdürlükleri’nde usulsüz olarak yaptıkları, sahte adres ve işyeri ayarladıkları,

* Şüpheli TBMM Yasama Uzmanı Mehmet Serdar T.’ın kendisini aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisinde Başkan Yardımcısı olarak tanıttığı,

* Örgütün; Ankara, İstanbul, İzmir illerindeki iş ve işlemlerin Cenk Akpunar liderliğinde ve koordinesinde yöneticiler Bülent Erce, Yağız Bodur, Sezgin Turan, Cahit Kaya, Hüseyin Bediroğlu ve Osman Erdağ’ın emir ve talimatları doğrultusunda, Kırıkkale ile Kırşehir illerindeki iş ve işlemleri ise, aynı zamanda örgütün yöneticisi konumunda bulunan Sezgin Turan’ın liderliğinde ve koordinesinde yöneticiler Sefa H., Ebru B., Hüseyin Ö., Meltem P. ve İsa A.’ün emir ve talimatları doğrultusunda örgüt üyeleri ile birlikte gerçekleştirdiği,

* Cenk Akpunar’ın, Ankara dışında yapılacak olan işlemler için il dışında çıkması gerektiği zamanlarda kurumdan izin alamadığında, örgüt üyesi Yasin Y.’ın çalıştığı tıp merkezinden Cenk Akpunar’a rapor ayarlayarak il dışına çıkmasına imkân sağladığı,

* Şüphelilerin yapmış oldukları usulsüz işlemler karşılığında aldıkları paraları kendi aralarında paylaştıkları, bu işi meslek haline getirerek sürekli olarak yaptıkları, bazı yabancı uyruklu kişilerden ise, işlemlerini kamu kurumlarından yapmak vaadi karşılığında para aldıkları ancak işlemleri yapmayarak bu kişileri örgütlü bir şekilde ve sürekli olarak dolandırdıkları anlaşılmış,

* Şüpheli şahısların telefon görüşmelerini teknik takibe takılmamak için gizliliğe önem verecek şekilde genelde whatsapp ve line üzerinden yaptıkları, ayrıca işlemlerini yaptıkları şahısların yanında birbirlerine gerçek isimleri ile hitap etmekten kaçındıkları,

* Kırıkkale Göç Müdürlüğü’nde yaptıkları usulsüz işlemlere Mustafa T. isimli göç uzmanının engel olması üzerine Ebru B.’ın, Hüseyin Ö.’ten ‘bu uzmanı siyasetçi olmasının vermiş olduğu nüfuzu kullanarak yer değiştirmesi’ talebinde dahi bulunduğu,

* Osman Erdağ’ın “Murat” kod ismini; Bülent Erce’nin ise, “Karaca” kod ismini kullandığı,

* Örgüt yöneticileri / üyeleri arasında daha önceden devlet kademelerinde çalışmış emekli asker ve polislerin de olduğu, örgütün eylemlerini hiyerarşik ve örgütlü bir biçimde gerçekleştirdikleri, müşteki ve bilgi sahibi ifadelerinden, para transfer ilişkilerinden, HTS ve baz verilerinden, ortak konaklama ve seyahat birlikteliklerinden, iletişimin tespiti ve dinlenmesi, fiziki takip ve izleme, CD inceleme tutanaklarından anlaşıldığı, (…)

Dolarla vatandaşlık hakkı verilmesini organize eden suç örgütü dosyasından: İstanbul – Ankara arası iş bitirme turları…

İddianamede yer alan müşteki Faruk Eskioğlu’nun ifadesi Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde dönen dolapları detaylı olarak ortaya koyuyor

Türkiye’de dolar üzerinden banka hesabı açmak veya yatırım yapmak karşılığında “istisnai vatandaşlık” verilmesi uygulaması çerçevesinde İçişleri Bakanlığı bünyesinde ortaya çıkarılan suç örgütüyle ilgili konuya dünden devam ediyorum. 

Hükümetin özellikle Suriye’de yaşanan süreçle beraber dolar karşılığında Türk vatandaşlığı hakkı verilmesi uygulamasında para karşılığına yabancı uyruklulara yardım eden suç örgütünün izi Şubat 2020’de tespit edildi.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan suç örgütü hakkındaki dosya önce Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı’na oradan da Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne gönderildi.

Soruşturma dosyasında yer alan kayıtlara göre, MİT’in emniyete gönderdiği yazıda, “Ankara’da bulunan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde güvenlik görevlisi olarak çalışan Cenk Akpunar, Serkan Akçay, Kurtuluş Kaya ve Kahraman Ünlü‘nün, İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğünde göç uzmanı olarak çalışan Emre Şener‘in, Ankara İl Göç İdaresi Müdürlüğü’nde mühendis olarak çalışan Ahmet Selçuk Sarpkaya ile güvenlik görevlisi olarak çalışan Ali Koray Akın‘ın, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde teknisyen olarak çalışan Osman Bayram‘ın, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde yabancı şahıslar hakkında düzenlenen vatandaşlık işlemlerinde organize bir şekilde sahtecilik yaptıkları ve yabancı uyruklu şahıslar ile irtibatlı olduklarını” bildirdi. 

Böylece olaya el koyan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, suç örgütüne yönelik teknik takip çalışması başlattı. 

Savcılık yanı sıra çokça müşteki yani suç örgütünden zarar gören kişiler ile gelişmelerden bilgi sahibi olanların ifadesine başvurdu. 

İddianamede yaşananları anlatan onlarca Türk ve yabancı uyruklu kişilerin ifadeleri bulunuyor. 

Bu kapsamda iddianamede yer alan müşteki Faruk Eskioğlu‘nun ifadesi Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde dönen dolapları detaylı olarak ortaya koyuyor.

Eskioğlu’nun geçen haziranda savcılığa verdiği ifadesinin özeti şöyle: 

” (…) Tahminen günümüzden 1.5 – 2 yıl önce Hüseyin Bediroğlu isimli şahıs yanıma geldi. Tanıdığı Mısırlı şahıslar olduğunu söyledi. Bu şahısların finans şirketi kurmak istediğini, toptan altın alım satımı ve yurt dışından gelen dövizleri bozdurabilmek gibi iş ve işlemlerden faaliyet göstermek istediklerini bana anlattı ve benden yardım istedi. 

Bende bunun üzerine Onur Günal isimli bir arkadaşımın olduğunu kendisine bu ve buna benzer işlerde tanıdıklarının olduğunu söyledim. Bunun üzerine Onur’u aradık. Onur’a telefonla sorduğumuzda bu konular için bir tanıdığının olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hüseyin Bediroğlu birlikte Bediroğlu’nun da çalıştığı Yasmin Kuyumculuk’a Mısırlı Hüseyin Selam’ın yanına gittik.”

Önemli devlet kurumuna ziyaret

“Hüseyin Selam bana ne istediğini anlattı. Selam’ın anlattıklarının olup olamayacağı konusunu araştırmak için Onur ile birlikte Ankara’ya Cumhurbaşkanlığı Yatırım İzleme Ofisi’ne gittik. Ofise gittiğimizde Başkan Bey’in çok yoğun olduğunu söylediler ve bizi Mehmet Serdar Tufan’a yönlendirdiler. Mehmet Serdar Tufan’la yapmış olduğumuz görüşmede, Hüseyin Selam’ın bana anlattığı finans şirketi kurmak amacını anlattık.”

“Ben bu işleri yaparım…”

“Bunun üzerine Mehmet Serdar Tufan, bize bu işlemlerin bu şekilde zor olacağını, yapılacaksa yatırım bankası açarak yapılabileceğini bu işin onlar için daha kolay ve faydalı olacağını bize anlattı. Sohbetimiz devam ederken konu vatandaşlık işlerine geldi. Bizde, kendisine Hüseyin Selam’ın eşinin ve diğer bir ortağının, kızlarının nasıl vatandaşlık alacağını sorduk. Bize “Ben bu işlemleri yaparım” dedi ve yanından ayrıldık, İstanbul’a döndük. 

Olan biteni Hüseyin Bediroğlu ve Hüseyin Selam’a anlattık. Hüseyin Selam’la danışmanlık işi için 350 bin dolara aramızda sözlü olarak anlaştık. Konuşmamız devam ederken Mehmet Serdar Tufan’ı aradık. Bizi Ankara’ya davet etti. Aradan bir hafta geçtikten sonra ben, Hüseyin Selam, Hüseyin Bediroğlu, Onur Günal, Hüseyin Selam’ın muhasebecisi ve bir tercüman ile birlikte Ankara’ya Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’ne Tufan’ın yanına gittik.”

Danışmana yönlendirme

“Tufan, bize bankanın nasıl kurulacağını anlattı. Bizi yönlendirmesi için bir danışman firmaya ihtiyacımız olduğunu söyledi. Biz de kendisinin tanıdığı olup olmadığını sorduk, bize Aksakal Danışmanlık’tan Doçent Doktor Derya Erçetin’e yönlendirdi. Biz de Derya Erçetin’in kişisel bilgilerini alıp İstanbul’a döndük. 

İstanbul’a döndükten birkaç gün sonra Mehmet Serdar Tufan, Onur Günal’ı arayarak vatandaşlık alacağımız şahısların bilgilerini ve evraklarını kendisine gönderilmesini istediğini söyledi. Onur Günal da gerekli evrakları hazırlayıp Tufan’ın verdiği kurumsal e-posta adresine gönderdi. Aradan bir hafta kadar süre geçtikten sonra Derya Erçetin’le irtibata geçtik. Danışmanlık hizmeti almaya başladık. 

Aradan birkaç gün geçtikten sonra Tufan’ı aradık. “Bizim bu vatandaşlık hizmetleri ne oldu?” diye sorduk. O da bize bu işlemlerin bu şekilde olmayacağını söyledi. Bu vatandaşlık işlemleri için de Derya Erçetin’in tanıdıkları olduğunu söyledi ve bize Derya Erçetin’in yardımcı olacağını söyledi. Bunun üzerine Onur Günal, Derya’yı aradı. Derya da Onur’dan vatandaşlık işlemleri için toplam 12 bin dolar para istediğini söylemiş, bende yapmış olduğum anlaşma ile para kazanacak olmamdan dolayı elimde bulunan kendi paramı yani 12 bin doları bozdurup Derya Erçetin’in söylemiş olduğu Fehmi Alperen Erdağ’ın Ziraat Bankası hesabına yatırdık.”

“Bizi oyaladılar…”

“Ben, Fehmi Alperen Erdağ’ın kim olduğunu bilmiyorum. Bir keresinde Derya ile konuşurken beraber çalıştıkları Osman Erdağ isimli şahsın oğlu olduğunu, bu işleri de Osman Erdağ’ın takip ettiğini Derya’nın ağzından duydum. Aradan biraz zaman geçtikten sonra tarafımıza dönüş olmayınca Derya Erçetin ve Mehmet Serdar Tufan’ı birkaç defa aradık. Kendileri türlü bahanelerle bizi oyaladılar. 

En son aradığımızda Mehmet Serdar Tufan, “Siz çıkıp Ankara’ya gelin, Derya ile danışmanlık sözleşmesini yapın” dedi. Bu konuşmadan birkaç saat sonra Onur, Derya’yı arayıp sözleşme ile ilgili konuştu. Bunun üzerine, Derya da vatandaşlık işlemlerini hızlandırdıklarını, ‘sizin gelmenize hazır olmasını sağlayacağız, bunun için bize 18 bin dolar daha vermeniz gerekiyor’ dedi. Onur da kendisine para yanımızda Ankara’ya gelirken getireceğini söyledi.”

Çanta içinde teslim edilen dolarlar

“Bu olaydan birkaç gün sonra Onur ile birlikte Derya Erçetin ve Mehmet Serdar Tufan ile görüşmek için Ankara’ya gittik. Ankara’da kaldığımız Kızılay Meydan’da bulunan Prenses Otel’e Derya Erçetin sabah saatlerinde geldi. Derya Erçetin’le yüz yüze görüştükten sonra tam olarak hatırlamıyorum ama yanımda kendi paramdan hazırladığım 18 bin doları çanta içerisinde Derya Erçetin’e Onur ile birlikte teslim ettik. Derya’da aldığım parayla birlikte yanımızdan ayrılıp vatandaşlık işlerini halletmek için gitti. 

Bu olaydan bir gün sonra Onur’la birlikte Cumhurbaşkanlığı Yatırım İzleme Ofisi’ne Mehmet Serdar Tufan’ın yanına gittik. Biz, Mehmet Serdar Tufan’ın odasında otururken Derya Erçetin de geldi. Derya Erçetin’e vatandaşlık işlemlerini sorduğumuzda ‘biraz daha zamana ihtiyacının olduğunu’ söyledi. Ben de bunun üzerine kendisine ‘vermiş olduğum 18 bin doları vatandaşlık işlemleri için değil size vereceğimiz Banka Kurulumu için yapacağınız danışmanlık hizmetinden sayarım’ dedim. O da bana ‘olur’ dedi. Bunun üzerine ‘banka kurulumu için gerekli olan danışmanlık sözleşmesini imzalamamız gerekiyor’ dedi. Ben de Hüseyin Selam’ı aradım bana vekâlet vermesini söyledim ve Yatırım İzleme Ofisi’nden ayrıldık.”

Yatırım sözleşmesine imza

“Hüseyin Selam noter vasıtasıyla Onur ve bana gerekli işlemleri yapabilmemiz için vekâlet verdi. Birkaç saat geçtikten sonra Tunalı Caddesi’nde bir kafede Derya ile buluştuk ve gerekli sözleşmeleri yapıp imzaladık. Derya ile yapmış olduğum sözleşmenin sonucunda Hüseyin Selam ile sözlü olarak anlaştığımız 350 bin dolardan bize sadece 100 bin dolar civarında para kalacaktı. 

Sözleşme imzalandıktan sonra Derya bizden sözleşmede yazan 100 bin dolar peşin parayı istedi. Kendisine ‘şu ana kadar bizden aldığın toplam 30 bin doları bu 100 bin doların içine say, geriye kalanı da işlemlere başladıktan sonra sana vereceğiz’ dedik ve ayrıldık.”

“Telefonları açmadılar…”

“Aradan biraz zaman geçtikten sonra Mehmet Serdar Tufan’ı ve Derya Erçetin’i sürekli arayıp bankanın ve vatandaşlık işinin durumunu sorduk. Onlar da bizi sürekli oyaladılar. Benim cebimden 30 bin dolar para çıkmasından dolayı Hüseyin Selam’a gittim, ‘bu kadar masraf yaptık’ diyerek makbuzumu gösterdim ve kendisinden 30 bin dolar paramı elden aldım. 

Aradan uzun zaman geçmesinden dolayı Derya Erçetin’i arayıp ‘bak siz bizi oyalıyorsunuz, siz bizim işlemlerimizi hızlandırın, bak biz burada mağdur oluyoruz, paramızı alamadık, insanlara rezil olduk’ diyerek çıkıştım. O günden sonra Derya Erçetin ve Mehmet Serdar Tufan telefonlarımızı açmamaya başladılar. Bunun üzerine ilgili makamlara konu ile ilgili başvurarak şikâyette bulundum. Benim Ankara’ya geliş gidişim ve bu zaman zarfı içerisinde yapmış olduğum diğer masraflardan dolayı 27 bin dolar civarında bir para kaybım oldu. Beni bu masrafa sokan ve Hüseyin Selam’a mahcup eden Mehmet Serdar Tufan ve Derya Erçetin isimli şahıslardan davacı ve şikâyetçiyim” (…) 

* * *

İstanbul – Ankara arasında mekik dokuyan bir iş takipçisinin anlatımları bunlar. 

İşlerin ne şekilde ve hangi koşullarda yürüdüğünü göstermesi bakımından dosyadan seçtim bu ifadeyi. 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.